Çağın güzellik algısı, oldu bize çağın vebası. Göreceli dediğimiz güzellik kavramı “ tek “ e
indirgendi. Aynı dudaklar, kaşlar, burunlar, yanaklar ve bilumum uzuvlar... Estetik çıktı,
türedi ve hızla yayıldı. Aynı olmuş kadınlar, birbirine ayna olmuş kadar benzeşti. Malumunuz
mertlik de bozuldu. Sayılı kalmış olan doğal güzeller, sıradan ve albenisiz olarak
sınıflandırılmaya başlandı.
Misal, yüz hatları Vakfıkebir ekmeğinden hallice olan kızımız
kendi kendini baştan yarattı ve göz alıcı bir hale büründü. Öte yanda hiç estetik işleminden
geçmemiş güzel kızımız ise, ekranda 1-0 yenilip, küme düştü. Bu bir roundsa şayet, apaçık
vaziyette şike var!Bunu biz kadınlar bir bakışta ve saniyenin onda birinde görüp
anlıyorken; karşı cinsten muhteremler “ ne güzel kadın ya hu! “ nidalarıyla basıyorlar
klavyenin en güzel iltifatlarını çıkaran tuşlarına... Sonra, aşık oluyorlar binbir bıçak darbesiyle
bir heykel gibi yontulmuş kızlara. Ah kusursuz aşk!
Çocuklarının annesi olacak bu, kusurları
yontulmuş hanım kızlar. Evet oluyorlar. İşte fiyasko! Doğan çocuğun, doğuran güzellik
abidesi ile ilgisi yok; zira çocuk gün geçtikçe annenin kendi miladından evvelki haline
benziyor. Evvel zaman içindeki peri masalının kahramanı da, yeni nesil DNA’sında tüm
gerçekliğiyle gün yüzüne çıkıyor. Ezcümle, bu devirde çirkin kadın yoktur; nakti ve vakti
olmayan kadın vardır. Podyum maçını kazananlar övgü ve tebrikleri kabul eder; fakat ne
yazık ki şikeyle!