Bu maddeler daha fazla uzatılabilir. Fırat Kalkanı Harekatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği Barış Harekatından 42 yıl sonra ilk defa giriştiği büyük operasyon olup bölgenin en önemli gücü olduğunu dost ve düşman herkese gösterdi. Önemini anlatmak için kitaplar yazılsa azdır.

Şimdi Özgür Suriye Ordusu ile beraber gerçekleştirilen bu çok önemli harekatı bir tarafa bırakıp Suriye savaşının neden bitmediğini ve bu kadar uzadığının cevaplarını arayalım?

1. Suriye Muhalefetinin ve Özgür Suriye Ordusunun hem mukavemet safhası hem de zafer sonrası için geçerli ve somut bir planı ve hazırlığı yoktu.

2. Direnişin liyakatli bir lideri de olamadı.

3. Başlangıçta, silahsız direniş ile iktidarın düşürülebileceği düşünülüyordu.

4. Gösteri yapmaktan başka bir eylemi olmayan masum halka karşı hedef gözetmeden ve ölçüsüz silah kullanılmaya başlanınca, silahlanmak ve mukavemeti silahlı olarak devam ettirmek gerektiği anlaşıldı. Bu karar için en az 6 ay geçti.

5. Bir birini denetleyen altı ayrı istihbarat teşkilatının faaliyet gösterdiği çok sıkı bir rejime karşı girişilecek mücadelenin özel kuralları vardı ve bunlar hesaplanamamıştı.

6. Kendi kendine yeterli bir savunma teşkilatı olmalıydı. Ne yazık ki mevcut kısıtlı imkanlar DAEŞ denilen örgüte kaptırılarak sahada büyük kayıplar verildi.

7. Silahlı Mücadele ile birlikte, masum sivil halkın korunması, ekonomik hayatın devam ettirilmesi, hem halkın hem de silahlı mukavemetçilerin öncelikle güvenliği, sonra barınma ve iaşesi, en sonra da silah ve mühimmat ihtiyacının temin edilmesi gerekirdi.

8. Büyük şehirlerde uygulanacak mukavemet başka, kırsal alanda uygulanacak başka olmalıydı. Şehirler hedef haline getirilmemeliydi. 

9. Silahlı gruplar dağınık yerleşim birimlerinde ve kırsal alanda konuşlanmalıydı. 

10. Silah ve mühimmat rejimin depolarından alınabilmeliydi.

Hâsılı kelam, mukavemetin hazırlıksız, plansız, lidersiz ve eğitimsiz olması zafere ulaşmayı geciktirmiştir.Mukavemetin silahlı kanadı 29 Temmuz 2011 tarihinde Alb. Riyad el-Esad tarafından “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adı altında, sivil kanadı da 23 Ağustos 2011 tarihinde “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) adı altında birleşti ve SUK’un başına önce Abdulbaset Seyda, sonra George Sabra getirildi. 

Ancak SUK ve ÖSO müşterek bir irade altında birleşemedi. Suriye dışında bu birliğin sağlanması mümkün olmadığı gibi, içeride de ne sivil otorite tesis edilebildi ne de silahlı mukavemet bir komutaya bağlanamadı. 

Birlik için hep, birliğe çağıranların dışarıdan alabildiği yardım kabiliyeti öne geçirildi. İç kaynakları yönetemeyen ve bu kaynaklara vaktinde sahip olamayan SUK ve ÖSO otorite tesis etmede başarılı olamadı.

Aslında dış yardım için de, Suriye içindeki mukavemetin üzerinde otorite tesis etmiş bir iradeye ihtiyaç vardı. Müslüman Devletler, Mukavemetin her noktasında hükmünü geçiren bir iradeyi karşılarında bulsalardı, hem ekonomik hem de askeri yardım için sıraya girerlerdi.