Peki, bu durum nasıl olacak? Bu konunun detaylarını “Kapitalizm sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” isimli kitabımızdan öğrenebilirsiniz. Bununla birlikte ücretli sistemin ana parametrelerini konu üzerinde çalışma yapacak kişiler için izah etmeye çalışalım.
Çalışma yaşamında insanlar genellikle “bağımsız çalışanlar” ve “bağımlı çalışanlar” olarak iki ana grupta yer alırlar. Bağımsız çalışanlar genellikle kendiişlerinin sahibi olan insanlardır. Bu sınıftaki çalışanlar bazen ortaklıklar şeklinde bir araya gelebilirler. Bağımlı çalışanlar ise ücretlilerdir.
Çalıştıran ile çalışan arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi vardır. Bağımlı olarak çalışanların tümü, iş hukuku açısından “işçi” olarak kabul edilir. İş mahkemeleri işçi ve işverenlerin hukuksal ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Devlet ve kamu kuruluşunda çalışanlar ise “memur” olarak adlandırılır ve bunların hukuki işlemleri idare hukuku açısından ele alınır.
Bu anlamda işçi, işverenle yaptığı sözlü ya da yazılı sözleşmeye dayanarak, ister bedensel ister zihinsel nitelikte olsun, herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişi olup genel anlamda bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutara “ücret” adı verilmektedir.
Ücret kavramının anlaşılabilmesi için ücretin hesaplanması ve ödeme tarzı öne çıkmıştır. Muhtelif şekillerde ortaya çıkan ücret kavramı çeşitli sistemlerin doğmasına yol
açmıştır. Ücret sistemleri umumiyetle iki ana gruba ayrılır:
1. Zaman esasına tabi olan ücret sistemleri
2. Emek hasılasına göre hesaplanan, teşvik edici ücret sistemleridir.
Çalışma biçimlerinden bahsederken çalışmayı temelde: “ücret karşılığı olmaksızın çalışma” ve “bir ücret karşılığı çalışma” şeklinde iki farklı ayırıma tabi tutmak da mümkündür.
Bu ayırımda dikkat çekilmesi gereken başlıca unsurlardan biri, çalışmanın pratikteki anlam bakımından bir ücret karşılığı olup olmaması yönündeki ayırımıdır. Çünkü bağımlı olup olmamaya göre de yapılabilecek bu ayırım birbirlerinin yerine kullanılamamaktadır.
Çalışmanın bugünkü anlamı bir ücret karşılığı çalışmadır. Ancak bu ayırım tarih boyunca ve günümüzde bu kadar kesin bir şekilde net bir şekilde ifade edilmemiştir. Çünkü bugün Batı toplumlarında bir çalışanın ücret alıp almadığı, bağımlı çalışan olup olmadığı belirlerken, Batı toplumları dışındaki toplumlarda, ücret bağımlılık ile olan ilişkisini yitirmekte, ücret konuşulmasa dahi belirgin bir bağımlılık unsurunun ücret dışındaki nedenlerle ortaya çıktığı görülmektedir.
Ücretli sistemin büyük ölçüde yapısal olarak sona ermesi, herkesin kendisinin sevdiği işi yapması, insan hak ve hürriyetlerinin kâmil manada kullanılmasına imkân tanıyan malikiyet ve serbestiyet devrinde mümkün olacaktır. İnsanların kendi istidatlarına yani kabiliyetlerine uygun bir şekilde çalışması sağlandığı takdirde zorunlu çalışma diye bir şey söz konusu olmayacaktır.Nasıl ki bir sanatkâr, maddi kaygılardan ziyade kendi sanatını icra etmekten zevk alabiliyor ve ücreti ikinci derecede bırakabiliyor ise benzer şekilde hoşlandığı işlerle meşgul olarak çalışmak; insanın doğasında da mevcuttur. İnsanın tekâmül sürecinde ücretlilik yerine kendi işini yapmak isteyeceği anlaşılmakta ve bu konuda yapılan anket çalışmaları da bu sonucu teyit etmektedir. Malikiyet ve Serbestiyet Devrinin anlaşılabilmesi de ücretli sistemin sorgulanması ve mahzurlarının ortaya çıkması ile birlikte daha iyi anlaşılabilecektir, vesselam…