Bir defasında yaz mevsiminde çıktığım gemi yolculuğunda Güney yarım küreye geçmiş 6 ay sonra vatanıma döndüğümde yine yaza girmiştim. Kısaca o yıl hiç kış görmedim.

Malumdur ki miladi takvim, dünyanın güneş etrafındaki dönmesine bağlı olarak bir tam dönüş yapması üzerine bina edilmiştir. Günümüzdeki şeklini hasat zamanı alınan vergileri düzenli bir hale getirmek üzere Vatikan tarafından yapılmıştır. Fakat dünyanın hareketindeki dakik nizam ve saniye şaşmayan düzen, başlangıçta tam olarak anlaşılamadığı için, önce Romalılar sonra da Papalık defalarca takvimi değiştirmişlerdir.

Jülyen takvimi, Julius Sezar tarafından MÖ 46 yılında kabul edilen ve batı dünyasında 16. yüzyıla kadar kullanılan takvimdir. Artık yıl hesaplamasındaki ufak bir fark sonucu bir kayma oluşturduğu için, yerini Gregoryen takvimi almıştır.

Sezar, o zamana kadar kullanılan takvimdeki karışıklıkları çözmesi için İskenderiyeli astronomi bilgini Sosigenes’den yardım alır. Sosigenes, 1 yılı 365,25 gün alarak oluşan mevsim kaymalarını düzeltmeyi hedeflemiştir. Böylece 4’e tam bölünemeyen yıllar 365 gün olmuş, bu yıllardan artan çeyrek günlerse 3 yılın ardından gelen artık yıla eklenerek, artık yılı 366 güne çıkarmıştır. 

Ayrıca 1 yılın 12 ay kalabilmesi için artık yıllarda aylar 6 ay 30, 6 ay 31 gün çekecek şekilde düzenlenmiştir. Artık olmayan yıllarda ise yılın son ayından 1 gün çıkarılmıştır. Bu da o dönemde yılbaşı mart olduğundan dolayı şubat ayının artık yıllarda 30, diğer yıllarda ise 29 güne çekilmesine sebep olmuştur. Ayrıca takvim düzenlemesini yaptığı için Temmuz ayının ismini değiştirerek kendi adından gelen July ismini vermiştir.

Fakat Sezar’ın öldürülmesinden sonra takvimde yapılan bu ıslahat düzgün uygulanamadı. Takvim düzenlemelerini yapan Pontifeksler, 3 yılda 1 artık yıl uygulaması yaparak takvimde tekrar bozulmalara sebep olmuştur. Bu uygulamanın yapıldığı yaklaşık 40 yıl boyunca 3 gün kayma meydana gelmiş ve MÖ 8. yılda Augustus 12 yıl boyunca artık yıl uygulamasını durdurarak bu kaymayı düzeltmiştir. Augustus tıpkı Sezar gibi takvimde değişiklik yaptığı için bir ayın adını değiştirip kendi ismi olan Augustus’u vermiştir. Ki bizde bu ismi kullanıyoruz. Fakat ismi Sezar’dan gelen Temmuz ayının 31, Ağustos ayının ise 30 çekmesinden dolayı Şubat ayından 1 gün
alınıp Ağustos ayına eklemiştir. Ne yani kendisi Sezar’dan daha küçük müydü ki gün sayısı az olacaktı? Böylece Şubat ayı artık yıllarda 29, diğer yıllarda 28 güne düşmüştür.

Bu takvime göre yıldönümü meselâ Hz İsa’nın doğum günü güneş yılı hesabı ile tam olarak bulunamaz. Ancak takribi bir şey söylenebilir. Zira hem takvimle çok oynanmıştır hem de bir yıl 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniyedir. Yıldönümleri ancak yaklaşık bir tarih denilebilir.

Fakat Müslümanlar kamerî aylara göre takvimlerini düzenlerler. Kamerî aylarda değişiklik olmaz. Zira Ay’ın hareketi muntazamdır. Ayrıca çok kolay gözlem yapılarak takvim belirlenebilmektedir. Öyle mükemmel bir nizam ve düzen vardır ki; saniye şaşmamaktadır. Mesela; Dünya Ay’ın sadece bir yüzünü görmektedir. Zira Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ile Dünya etrafındaki dönüşü aynı zamandır. 27 gün 7 saat 43 dakikada Ay’a göre hem bir yıl hem de bir gün olmaktadır. Ne ilginçtir ki Ay kendi ekseni etrafında bir saniye geç dönse veya dünya etrafında ne bileyim bir dakika fazla dönse görünmeyen yüzünü görme imkânımız olacak. Şu halde ancak Ay’a gönderilen uzay araçları ile bize görünmeyen yüzünün şeklini görebiliyoruz. Bunun tesadüfi bir şey olması mümkün değildir.

Elbette bunun bir hikmeti vardır. Biz hikmetinin anlaşılmasını din alimlerine, astronomlara ve ilim adamlarına bırakıp takvim meselesini bitirelim. Hicrî takvimin milâdî takvimine göre üstünlüğünü yıldönümlerini nazara vererek açıklamak mümkündür. Tekrar etmek gerekirse değişiklikler sebebi ile Hazreti İsa’nın doğum gününü miladi takvimle belirlemek neredeyse imkânsızdır. Fakat kamerî takvime göre Peygamber Efendimizin (a.s.m) doğum gününü belirlemek çok kolaydır. Rebiyülevvel  ayının 11. gecesi Mevlid kandilidir. Keza Kur’ân ayeti ile sabit olan 80 yıldan daha hayırlı Kadir Gecesi Ramazan ayının 27. Gecesidir.

Müslümanlar hasat zamanını ve mevsimsel şartları ikinci plana iterek mübarek gün ve geceleri esas almışlar ve hicrî takvimi kullanmışlardır. Zira bu günlerin farkında olmamak büyük bir kayıp demektir, vesselam…