Bu gerçeklikte “biz Türk’üz” demeleri, gizli bir dinin mensubu olarak zahirde “Müslüman” görünmeleri hakikatte ne anlam ifade eder?
Bir takım siyasi düzenlemeler, aldatıcı haller onlarla aramızda temel varoluş gayesini ve kadim anlamını; millet, ümmet, din, inanç, yerleşik kültür farkını ortadan kaldırmıyor.
Milletlerin irsi ve değer köklerine göre dünya görüşleri, medeniyet perspektifleri hayattan beklentileri, sembolleri, motifleri, figürleri, ritüelleri hülasa önem ve öncelikleri farklıdır.
Hal böyleyken siyaseten, çıkarı gereği, resmi olarak veya korkudan veya cebren ve hile ile görünüşte bizden görünmeleri sayısız mahsurlu kör ve sorunlu noktaları da beraberinde getirdiği açıktır. En naifinden pirincin içindeki dişi kıran taş gibi bilakis fevkalade yanıltıcıdır ve öyle de olmuştur.
Osmanlı’nın çok unsurlu yapısı, özellikle tek partili rejim sonrası bu kozmopolit kripto unsurlar adeta onarılamaz pek çok tahrip edici yıkımı da beraberinde getirmiştir.
Osmanlının güçlü dönemlerinde olduğu gibi, iktidarımızın kudretli olduğumuz zamanlar, din ve milliyet farklılıkları durumlar problem olmadığı gibi problem olmayabilir belki. Hatta o vakit bu yabancılar bizim dış dünyaya açılan gönüllü elçilerimizde olabilir.
Lakin zayıf olduğumuzda, asıl kendi ve medeniyetleriyle, milletleri ve yönetimleriyle zıtlaştığımızda, çıkarlarımız çatıştığın da, hatta savaşma durumunda kaldığımızda o vakit durum değişmektedir.
Bu gizli kripto cemaatler dış düşmanlarımızın içimizdeki doğal uzantıları olarak, iyi günümüzdeki kerhen elçilik görevi bu defasında düşmanımız lehine içimizdeki “casusluğa ve işbirlikçiliğe” dönüşebilmektedir.
İşte Osmanlı coğrafyasında ve son dönemde ülkemizde olan tam da böyle bir durumdur. Güçlü olduğumuz zamanlarda sorun olmayan dost olan bu kripto aşiretler zayıf düştüğümüzde anda içimizde düşmana casusluk yapan, onlarla aleyhimize iş tutan, ihanet şebekelerine dönüştüklerine tarih şahittir.
Ermeni meselesinin dünü ve bugünüyle olay budur. Rumların durumu nüans farkıyla budur. İçimizdeki kripto Yahudilerin bağlam farkıyla konumları budur. İçimizdeki bizden görünen kripto ecnebiler ayrı bir kahır bizden olanların ecnebileşmesi apayrı bir konudur.
Müslümanlar için, Milli mücadelede kazandığımızı sandığımız bir eşikte, manen kaybetmek çok kahredici bir tecrübe olmuştur. Kaba bir genelleme ile içimizdeki Ermeniler Kürt, Rumlar Laz, Yahudiler Türk kimliğine bürünmüşlerdi. İçimizde gizlenen mayınlar, arazimize döşenmiş mayınlar gibiydi.
Görünüşte isimleri Ayşe, Fatma, Filiz, Cem, Mustafa, Ali, İbrahim, Tekinalp, Gökalp kriptolar bünyemizde fena halde yuvalanıp kamufle olmuşlar, dahası tepemize çıkmışlardı. Onlar kripto elitler, ideolojik bürokratlar, sözde sanatçılar takımı ve az gelişmiş ülkemizin çok gelişmiş bürokratlarıydı.
Zaman fırsatçılığında kraldan fazla kral kesilip bize hükmeden yeni efendilerimiz olmuşlardı. Efendilerimiz yani potansiyel tehlikemiz! Yani bizi, hakikatimizi inkar eden münafıklarımız, bizi içeriden vuran, etkisizleştiren, dış düşmanlarla işbirlikçi “iç düşmanlarımız” haline gelmişlerdi.
Öyle ki; onlar tarafından cebren ve hile ile yapıla gelen devrimler, darbeler, darp etmeler, entrikalar, kundaklamalar, tahripler, yalanlar, dolanlar; daima ayağımıza dolanıp bizleri yere düşürmüştür. Halen de sıkıntıları devam etmektedir, vesselam...