Çin bugün “gambot ve panda diplomasisi” karışımı bir siyasetle o dönemde çevre ülkeler üzerinde ağırlığını koymaya çalışmaktaydı. Çin porselenleri ve ipeği dünyanın en değerli eşyaları içerisinde yer alıyordu ve Çin’in bakır paraları dünyanın en geçerli akçesi olmuştu.

Zheng He’nin savaş gemileri devasa boyuttaydı ve gönderildiğinde karşı çıkan ülkeleri hemen caydırıyordu. Buna günümüzde “gambot diplomasisi” adı veriliyor. Fakat asıl siyasi gücünü şimdilerde “panda diplomasisi” adı verilen bir yöntemle elde etmişti.

Yakın bir zamanda Çin Devlet Başkanı Şi Cin Ping’in Almanya ziyaretinde Başbakan ile pandaları ziyaret etmesi; aslında Çin’in yüzyıllardır uyguladığı panda diplomasisinden başka bir şey değildir. Çin, diplomasi geleneğinin bir parçası olarak ilişkilerinin gergin olduğu ya da dostluğun pekiştirilmek istendiği ülkelere birer çift panda göndererek bu yöntemi devam ettirmektedir.

Sevimli pandalar, devlet ilişkilerini de yumuşatabilme ve ülke imajını güçlendirme gücüne de sahiptir. Çin’in bu ilginç metodu 1957 yılında Sovyetler Birliği’ne hediye edilen Ping Ping isimli ayı ile başlamıştır. Şu anda Çin’in; Amerika’da 12, Japonya’da 8, Singapur’da 4, Malezya ve İspanya’da 3, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Avusturya, Kanada, Avustralya, Hollanda ve Tayland’da ise 2’şer panda olmak üzere tüm dünyada toplam 48 diplomat pandası vardır.

Pandalar farklı iklimlere uyum sağlamakta zorlandığı için farklı ülkelerde doğan pandalar ve onların yavrularının 4 yaşlarına geldiklerinde Çin’e gönderilmesi şartı konmakta ve diplomat pandaların statüsü ise ticari ateşe olarak görülmektedir.

İşte Çinli bir Müslüman olan Amiral Zheng He, hangi zorluklarla karşılaşırsa karşılaşsın İslâm’ı yaymak için neler ortaya koyabileceğini ispatlayan tarihteki ender şahsiyetlerden birisidir. Çalışkanlığı ve azmiyle kazandığı dünyevî rütbeleri İslâm’a hizmete sarf etmesi takdire şayandır. Onun hayat hikâyesini araştırmak Üniversitelerde adına enstitüler kurmak bizlerin boynuna birer borçtur. Bakın Zheng He hakkında neler söylenmiş:

Hollandalı J.J.L. Duyvendak, henüz 15. Yüzyıldaki bu seyahatlerden övgü ile söz ederken İngiliz tarihçi Joseph Needham Çin tarihinin en önemli kişisi olarak Zeng He’yi ileri sürmektedir. Japon Terada Takanobu ise o asırdaki seyahatlerin insanoğlunun başardığı işlerin en büyüğü olduğunu iddia etmektedir. Keşifler çağında elde edilen başarıların Zeng He’nin bir yüzyıl öncesinde yaptıkları ile mukayese edildiğinde “sönük kalmakta” olduğunu söylemektedir.

Bu konuda ne yazık ki ülkemizde yapılmış doğru dürüst ciddi bir araştırma yoktur. Askeri okullar, denizcilik fakültelerimiz hatta denizcilik üniversitemiz olduğu halde “Zheng He” gibi bir amiralden bahsedilmez. Müslüman olduğundan ve İslam’ı yaymak için gayretli olduğundan mıdır nedir, medyamızda da bu konuda iki satırlık bir çalışma göremezsiniz.

Doğu Türkistan’da Müslümanlar baskı altına alınmaktadır. Toplamda 25 milyon Uygur Türküne karşılık 100 milyondan fazla Çin’li Müslüman yaşamaktadır. Aylarca Çin’de tersanelerde çalışmış birisi olarak bu Müslümanlara ne derece eziyet edildiğini gözlerimle görmüş bulunuyorum.

ABD gibi ülkelerin Tibet ve Doğu Türkistan’daki bağımsızlık çabaları yerine din ve vicdan özgürlüğü temelinde Uygur ve Çin Müslümanlarının menfaatlerini koruyan politika uygulama yöntemlerini geliştirmek zorundayız. Panda diplomasisi gereğince Çin’den bu konuda güçlü bir tepki gelmeyecektir. Buna mukabil ABD’nin ticaret savaşları nedeni ile kışkırtıcı politikalarına alet olmak hiç de akıllıca bir iş değildir.

Bugün kültürel ve sosyal politikalar ile Çin’deki Müslümanların huzur ve refahı için uğraşmaya çalışmamız gerekiyor. Demir İpek Yolu, bu konuda çok önemli bir fırsat olup ülkemiz içinde çok önemli bir projedir. Bu konuda kısmet olursa daha birçok yazı kaleme almayı düşünüyorum.

Gayret bizden tevfik Allah’tandır, vesselam…