30 Ağustos Zafer Bayramı'nda, ilk defa üç birincinin kızlardan oluştuğu Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde, resmî bölüm bittikten sonra alternatif "kılıçlı yemin" edilmesi ilk günden itibaren farklı tartışmalara neden oldu. AK Parti’den ilk açıklamalar, teğmenlerin birincilerinin kızlar olması nedeniyle başarıyı öne çıkaran açıklamalardı; ancak daha sonra işin rengi değişti. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sert açıklaması geldi. Buna karşı muhalefetin “amasız fakatsız” teğmenlere sahip çıkması, derken TSK tarafından inceleme başlatıldı. Teğmen Ebru Eroğlu’nun organize ettiği iddia edilen bu kılıçlı yemin törenine katılan diğer teğmen ve amiraller, Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevk edildi. Ebru Eroğlu'na ve diğer iki teğmene de “kesin ihraç” ve “ihraç talebi”nin tebliğ edildiği bildirildi.

Konu gündeme geldiğinde köşemde bunu yazmıştım; “Sloganlarla ortak geleceğimize yürüyebiliriz miyiz?” diye sormuştum. Ve sloganlarla, işaretlerle vatanseverlik arasında bir ahengi tutturamadığımızı belirtmiştim. Ulus devlet bilinci yaratmadan, üst kimlik alt kimlik meselelerini çözmeden, farklı köklerden gelip aynı mücadeleyi yapanların ortak gelecek hayalinde bulaşamadığımızı ifade etmiş, teğmenlerimize bu açıdan öncelikle spontane gelişmiş gibi görünen bu kılıçlı gösteri nedeniyle çok tepkili olmamak gerektiğini söylemiştim. Yapılan inceleme ve soruşturmadan anlaşılan, kılıçlı yemin töreni “spontane” gelişmemiş. Teğmen Ebru Eroğlu’nun, ilk olarak 19 Ağustos tarihinde başvuru yaparak yürürlükten kaldırılan bu metni okumak istediği; ancak bu talebin ret edildiği, hatta birkaç kez Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu (MSÜ KHO) Öğrenci Alay Komutanlığı ile MSÜ KHO Dekanlığı’na mevzuattan kaldırılan andı tören esnasında okumak ve vefat eden devre arkadaşları değişiklik yapılmasını talep ettiğinin, soruşturma dosyasında belirtildiği konuşuluyor.

Teğmenlerin Tabur Komutanı tarafından anons yapılarak söz konusu andın mevzuattan kaldırıldığı, okunmasının uygun olmadığı, 20 Ağustos 2024 tarihindeki provada tabur içtimasındaki tüm personele yönergeye uyması gerektiği, yönergede belirtilen metnin dışına çıkılmasının mümkün olmadığı ve farklı yemin metninin okunamayacağı ses yayın sisteminden teğmenlere bir kez daha duyurulmasına rağmen; 300 e yakın mezun ve teğmenin ısrarla emre itaatsizlik ettikleri anlaşılmıştır.

Askerî disiplinin katılığı konusunda doğrudan bir gözlemim yok; ancak ailemdeki yüzlerce beyefendinin askerlik anılarını dinlediğimde oradaki kuralların çoğunlukla mantıkla izah edilemeyeceğini bilen birisiyim. Öyle ki bahçedeki çimlerin boyunun en fazla 5 santim olarak kesileceğine dair emre karşı, “6 santim olmaz mı?” sorusunun bile itaatsizlik olarak görüldüğünü duymuşumdur. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun ilgili maddelerinde, verilen emrin mütalaa edilmesinin bile disiplinsizlik olarak düzenlendiği görülmektedir. Yani verilen emri, tartışamazsınız bile.

Konunun bu boyutunu henüz bilmeden yapmış olduğumuz değerlendirmelerde teğmenlerin yemin törenini, anayasal düzlemde yemin töreninden sonra geleneksel bir eğlence metodu olarak mütalaa etmiştik; ancak görünen o ki en sevimsiz kuralların hâkim olduğu askerî disiplin de defalarca uyarılmalarına rağmen ve bu kanunun ruhundaki disiplin, hatta katı disiplinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Elbette, bu kadar başarının bir anda, bu şekilde berhava edilmesine ve bu teğmenlerin ihraç edilmelerine gönlüm razı olmuyor.

Söz konusu eylemin, kurucu öndere olan minnet duygusunun ifadesi olarak düşünülmesi, söz konusu disiplinsizliği görmezden gelinmesine de imkân vermiyor. Teğmenlerin ihracının, Atatürk karşıtlığına indirgenmiş olması son derece yersiz ve saçmadır. Burada teğmenler, “Fatih Sultan Mehmet’in askerleriyiz.” deselerdi de sonuç değişmezdi. Gönül ister ki bu vatan, millet ve Atatürk sevgisi konusunda şüphemiz olmayan teğmenlerin, ihraç dışında daha makul bir ceza ile görevlerine devam etsinler.