Bediüzzaman Said Nursî’nin Ayasofya ile ilgili hassasiyeti ve Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması noktasındaki ısrarını herkes çok iyi bilir. Menderes, bunu kabul etmediği için hain bir darbe ile görevinden indirilmiştir. Hâlbuki Bediüzzaman’ın tavsiyesini dinleseydi ne iyi olurdu. Allah, rahmet eylesin…

Ayasofya konusubu vatan gençlerinin her zaman gündeminde olmuş ve Ayasofya’nın ibâdete açılması konusundaki hassasiyetlerini daima gündeme taşımışlardır. Elbette bu hassasiyetin çok önemli sebepleri vardır. Çünkü Ayasofya fethin sembolü ve İslâm’ın fütûhatınınalemi (göstergesi) hükmündedir. Özellikle Ayasofya’nın kapatılarak müzeye çevrilme zamanı da, dikkate alınması gereken ehemmiyetli bir devrin başlangıcıdır. Bu tarihten itibaren camiler satılığa çıkarılmış ecdat yadigârı her şey talan edilmiştir.

Ayasofya’nıntekrarfethedilmesibirdevrinkapanıpyenibirdevrinaçılmasızamanınıgöstermektedir. Türklerin İslam birliğiveliderliğiiçinyenidensahneyeçıktığınaişareteder. Bu tarihtenitibarentahrifedilmişHıristiyanlık, özünedönerekbir nevi İslâmiyeteinkılâpedecek, Kur’ân’aiktidaedecektir. İşte o zaman dini hak bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır.

Ayasofya,İstiklal Savaşında direnişin sembolü olmuştur. İşgal kuvvetleri Ayasofya’ya sokulmamış vatanın kurtarılması için gösterilen azim ve kararlılık bu suretle işgal kuvvetlerinin hafızasına kazınmıştır.

Bediüzzaman’ın hayatında da Ayasofya’nın önemi çoktur. Ayasofya Camii’nde namaz kıldığını eserlerinden anladığımız gibi verdiği örneklerde de bu hususa çok dikkat çektiği görülmektedir. Bediüzzaman, 1907’de İstanbul’da bulunduğu bir zamanda Ayasofya Camii’nden çıkıldıktan sonra devrin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Şeyh Bahît Efendi ile münazara yapmıştır. Yine Ayasofya Camii’nde namaz kıldığı, hatta elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettirdiği de bilinen bir hatıradır.

Ayasofya’nın Risale-i Nur Külliyatı’ndabir çok meselenin anlaşılmasında örnek verilen bir yönü vardır. Kısaca; “Ayasofya Câmii, ehl-i fazl u kemâlden mübarek ve muhterem zâtlarla dolu olduğu bir zamanda…”, “Ayasofya gibi kubbeli bir camiin kubbesindeki taşlarını durdurmak vaziyeti…”, “Ayasofya’nın bânisi inkâr edildiği takdirde”; “Ayasofya Câmiinde elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettiren bir adam”, “Ayasofya Câmiinde meb’usana hitaben feryad ettim.”, ve “Sonra gider.. Ayasofya gibi gayet muazzam bir câmiye, Cuma gününde dâhil olur.” gibi örneklere sık sık rastlanmaktadır.

Ayrıca Bediüzzaman; Ayasofya mevlidinde ve Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de geniş bir ulema ve talebeye hitaben çeşitli nutuklar ile şeriatı ve Meşrûtiyetiizah etmiştir. 31 Mart hadisesinde Ayasofya’da nutuk söyleyerek yatıştırıcı bir rol oynamıştır. Görüldüğü gibi Bediüzzaman Said Nursî, Ayasofya’yı defaatle “Ayasofya Camii” olarak ifade etmiştir. Ayasofya’nın tekrar ibadete açılmasını özellikle hürriyetçi siyasetçilerden talep etmektedir. Hatta Adnan Menderes’e bu talebini mektuplarla iletmiştir.İşte o mektuplardan bir tanesi “Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimâî hayatımıza ait bir hakikat” isimli mektuptur.