Bir zamanlar “Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumu”, düzenlenmiş bende bu sempozyumda “Bediüzzaman Said Nursi ve Necip Fazıl Kısakürek Dostluğu” başlıklı bir sunum yapmıştım. Bu vatanda yetişen insanlar içinde en değerli şahsiyetlerden ikisini aynı kare içinde sunup anlatmak benim için büyük bir bahtiyarlıktır. Bu necip ve fazıl zatları tekrar anlatmaktan büyük zevk duyuyorum.
Bu iki zat aynı zaman diliminde yaşamış dinimizin ve vatanımızın selameti için çile çekmiş bahtiyar insanlardır. Dostlukları ve amaç birlikleri hakkında ne kadar güzel söz söylense azdır. Burada bir kısmına yer vermeye çalışalım.
Necip Fazıl Kısakürek, Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili iki kitap yazmış ve bunları yayınlamıştır. Bu iki kitapta Bediüzzaman’ın hayatı ve eserlerini özetleyip sunmuştur. Her iki eserinin yayınlandığı yıllarda Bediüzzaman’dan değil övgü ile bahsetmek sıradan bir haber yapmak dahi suç olarak görülüyor, dindar insanlar ağır baskı altında tutuluyorlardı. Bu nedenle Bediüzzaman’ı bizlere tanıtan kişilerin başında Necip Fazıl Kısakürek’i saymak hiç de hatalı olmayacaktır.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Necip Fazıl hakkındaki düşüncelerini ise eserlerinde ve hatıralarda görmek mümkündür. Öyle ki İstanbul’a geldiğinde Necip Fazıl ile görüşmüş ve çalışmalarından ötürü takdirlerini sunmuştur.
Necip Fazıl ile Bediüzzaman’ın birçok ortak özelliği bulunmaktadır. Din ve imanın güçlenmesi için hayatını vakfeden bu iki insan hakkında söyleyecek çok söz bulunmaktadır.  Necip Fazıl ve Bediüzzaman’ın en önemli özelliği korkusuzca gerçekleri haykırmış olmalarıdır. Elbette bunun sonucunda hayatlarının büyük bir bölümünü hapiste ve sürgünde geçirmişlerdir. Devrin zalim diktatörleri bu iki şahsiyeti ortadan kaldırmak için her türlü çabayı göstermiş ise de Allah her ikisine de uzun ve bereketli bir ömür bahşetmiş seksen yaşlarından sonra vefat etmişlerdir. 
Takdir-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez,
Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez!
Necip Fazıl’ın Bediüzzaman ile ilgili ilk kitabı, “Son Devrin Din Mazlumlarıdır”. Bu kitapta 7 büyük şahsiyete ve 9 olaya yer verilmektedir. Kitabın takdim yazısında  Kısakürek şu hatırlatmaları yapıyor; 
Bu eser, “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlardan” sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. İman ve ideal uğrunda umumî mazlumluk davasının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususî plânda gösterilmesi... Bu yakın tarih ve hususî plân, İttihad ve Terakki ile başlayıp Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslam nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zalim kılıcıyla düşürülen masum başların hikâyelerini anlatır.
Kitap 33 baskı yapmış olup ilk baskısının üçüncü kısmı Bediüzzaman’a ayrılmıştır. En geniş olarak Bediüzzaman’a yer verilmiş olup bu kısımda çocukluğu, gençliği, savaş yılları ve harpteki başarıları, cumhuriyet dönemi, hapis ve sürgün yaşamını safha safha anlatmıştır. Ülkemiz insanı, devletin Bediüzzaman hakkındaki menfi propagandasını Necip Fazıl’ın eserleri sayesinde anlamış onun gerçek değerini fark etmiştir. Bu nedenle Nur Talebeleri için Necip Fazıl’ın bu eseri çok önemlidir. “Allah” demenin yasak olduğu bir dönemde böyle bir kitabı yazmak her babayiğidin harcı değildir.
Bu kitapta resmi tarihin aksine yapılan zulüm ve haksızlıklar cesur bir biçimde ele alınmış olayların perde arkasında yatan hakikatler bütün içyüzleri ile beraber ifade edilmiştir. Eğer bu eser yayınlanmasa idi Türkiye bambaşka bir ülke olacak gençlerimiz gerçekleri tamamen tersyüz edilmiş bir şekilde öğrenmiş ve aldatılacak idi.