Necip Fazıl Kısakürek, dinimizin ve vatanımızın selameti için çile çekmiş bahtiyar insanların en önemlilerinden bir tanesidir. Ne yazık ki; dindar insanlar bu zatın kıymetini yeterince bilememektedirler. Kimsenin ağzını açıp konuşamadığı CHP’nin tek parti devrinde ve askeri darbelerin en acımasız günlerinde dahi susmamış hakikatleri zalimlerin yüzlerine vurmuş bir mütefekkir ve şairimizdir. Vefatının 39. Yıldönümünde Kısakürek’in aziz hatırasını yad etmek kendisi gibi bir Bahriye Mektebi mezunu olarak boynuma bir borçtur. Zira Müslümanlar için yaptığı hizmetler çok olup Bediüzzaman Said Nursi hakkında kimsenin cesaret edip konuşamadığı bir zamanda iki kitap yazabilmiş nadir bir şahsiyettir. Necip Fazıl Kısakürek, yazdığı bu kitaplarda Bediüzzaman’ın hayatı ve eserlerini özetleyip halkımızın bilgisine sunmuştur. Bediüzzaman’ı halkımıza müspet olarak tanıtan kişilerin başında Necip Fazıl Kısakürek’i saymak hiç de hatalı olmayacaktır. Zira bu ülkede yaşayan insanlar; Bediüzzaman ve talebelerini, basında çıkan yazılardan dolayı olumsuz bir şekilde tanıyordu. Bediüzzaman Said Nursi böylesine önemli bir fikir ve düşünce insanı olan Kısakürek hakkında eser ve hatıralarda yer vermiştir. Öyle ki; İstanbul’a geldiğinde Necip Fazıl ile bizzat görüşmüş ve çalışmalarından ötürü dualarını eksik etmemiştir. Necip Fazıl ile Bediüzzaman’ın birçok ortak özelliği bulunmaktadır. Din ve imanın güçlenmesi için hayatını vakfeden bu iki insanın en belirgin özelliği korkusuzca gerçekleri haykırmış olmalarıdır. Elbette bunun sonucunda hayatlarının büyük bir bölümünü hapiste ve sürgünde geçirmişlerdir. Devrin zalim diktatörleri bu iki şahsiyeti ortadan kaldırmak için her türlü çabayı göstermiş ise de Allah her ikisine de uzun ve bereketli bir ömür bahşetmiş seksen yaşlarından sonra vefat etmişlerdir. Necip Fazıl’ın Bediüzzaman ile ilgili ilk kitabı, “Son Devrin Din Mazlumlarıdır”. Bu kitapta 7 büyük şahsiyete ve 9 olaya yer verilmektedir. Kitabın takdim yazısında Kısakürek şu hatırlatmaları yapıyor; Bu eser, “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlardan” sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. İman ve ideal uğrunda umumî mazlumluk davasının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususî plânda gösterilmesi... Bu yakın tarih ve hususî plân, İttihad ve Terakki ile başlayıp Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslam nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zalim kılıcıyla düşürülen masum başların hikâyelerini anlatır. Bir ara bu kitap 33 baskı yapmıştır. En geniş ve ayrıntılı kısmı Bediüzzaman’a aittir. Üçüncü bölümde çocukluğu, gençliği, savaş yılları ve harpteki başarıları, cumhuriyet dönemi, hapis ve sürgün yaşamını safha safha anlatmıştır. Ülkemiz insanı, devletin Bediüzzaman hakkındaki menfi propagandasını Necip Fazıl’ın eserleri sayesinde anlamış onun gerçek değerini fark etmiştir. Bu nedenle Nur Talebeleri için Necip Fazıl’ın bu eseri çok önemlidir. Zira “Allah” demenin yasak olduğu bir dönemde böyle bir kitabı yazmak her babayiğidin harcı değildir. Bu kitapta resmi tarihin aksine yapılan zulüm ve haksızlıklar cesur bir biçimde ele alınmış olayların perde arkasında yatan hakikatler bütün içyüzleri ile beraber ifade edilmiştir. Eğer bu eser yayınlanmasa idi Türkiye’yi bambaşka bir ülke olarak tanıyan gençlerimiz; gerçekleri tamamen tersyüz edilmiş bir şekilde öğrenmiş olacaktı. Necip Fazıl’ın bu konudaki ikinci kitabı ise “Bediüzzaman Said Nursi” isimlidir. Kitabın takdim bölümünde Necip Fazıl; “Büyük Doğu, onun yazılarını tereddütsüzce sütunlarına geçirerek, kendisine itimadını zımnen ilan etmiş bulunuyor” demek sureti ile Bediüzzaman’a bakış açısını açıkça belirtmiştir. Bu kitapta geçen ler; Büyük Doğu Dergisinin 13 Ekim1950 - 10 Kasım1950 tarihleri arasında yayınlanan 30-31-32- 33 ve 34. sayılarında neşredilmiş olup Bediüzzaman o yıllarda hayatta idi. Kitabın 27. Sayfasında Necip Fazıl’ın Bediüzzaman ile ilgili olarak söylediği ve son derece dikkat edilmesini istediği bölüm şu şekildedir: “Belki hayatta kalamam… Bütün varlığım, vatan, millet ve gençlik için… Ölürsem, İslam alemi ve insanlığın ebedi saadeti için canım feda olsun… Dostlarım intikamımı almaya sakın kalkmasınlar!..” Diğer bir sayfada Bediüzzaman’ın hapisten tahliyesi esnasında dahi haksızlığa uğradığını ifade ederek “kendisini fevkalade tezahürlerle karşılamaya hazırlanan halkın bu emeline mani olunmak için şafak vaktiyle sabah namazı arasında hapishaneden çıkarıldığını” ifade etmiştir. Bediüzzaman’ın Necip Fazıl hakkındaki eser ve hatıralarında ise şu hususlar göze çarpmaktadır. “Lozan’ın İçyüzü” başlıklı yazıda Büyük Doğu’nun 29. Sayısında yayınlanan ve Lozan anlaşmasının perde arkasındaki gerçekler anlatılmıştır. Bediüzzaman, sonuna şu ifadeleri yazmıştır: “İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsür sene evvel hadis-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hadiseyi tasdik etmiştir” Bu not ile Deccal, Süfyan gibi dehşetli şahıslardan haber veren “Beşinci Şua” isimli eserine atıfta bulunmaktadır. Bediüzzaman’ın, Büyük Doğu’da yer alan bu cesur yazılarından dolayı Necip Fazıl'a büyük bir sevgi ve saygı duyduğunu şu hatıralarında görmekteyiz. Kendisine “Seni elli talebem kadar hizmet etmiş sayıyorum” diyerek iltifat etmiştir. Bir ara devletten gelen ağır baskılar sonucu maddi sıkıntılar nedeniyle yayınlarına bir müddet ara verildiğinde çok sonra fark ettiği için “haberim olsa yardım için yorganımı satardım” diyerek Büyük Doğu ve Kısakürek’i ne derece takdir ettiğini ifade etmiştir, vesselam…