Denizciler; günümüzde de çok zor şartlarda çalışan ülkelerinin refahını yükselten, dünya ticaretinin çok büyük bir bölümünü gerçekleştiren insanlardır. Tüm dünya dış ticaretinin % 70’den fazlası deniz yolu ile yapılmaktadır.

Dünyada 70.000 i aşkın ticaret gemisinde çalışan 1,5 milyondan fazla denizci, dünya ekonomisine ve toplumların refahına eşsiz bir katkı sağlamaktadır. Ülkelerin ham maddelerini, mamul ürünlerini, yakıtlarını, gıdalarını ve hayati birçok ihtiyacını emniyetli, çevreye en az zarar verecek şekilde taşımaktadır.

İstanbul Üniversitesinde Mühendislik ve Su Bilimleri Fakültelerinde 5 yıl boyunca denizcilik dersleri öğretmenliği yaptım. Derslerimde daima denizciliğin önemini anlatmayı ve denizciliği sevdirmeyi hedeflemişimdir.

İlk iş olarak denizcilik kültürünün yaygınlaştırılması adına çok yanlış olarak kullandığımız bazı kelimeleri düzeltmeye çalışmışımdır. Örneğin çok fazla dile getirilen “Türkiye üç taraftan denizlerle kuşatılmıştır” veya “üç yönden denizlerle çevriliyiz” cümlelerini düzeltmek gerekiyor.

Doğru cümle “Türkiye üç yönden denizlere açılmaktadır” olmalıdır. Zira bir kilometre denize sahili olan bir ülke dünyanın 150 ülkesine komşu olmaktadır. Her türlü ticari, sosyal ve kültürel ilişki bu sayede mümkün olabilmektedir. Buna mukabil kara sınırında sadece bir ülke ile komşu olursunuz.

Denizcilik sadece yük taşımacılığı olarak düşünülmemelidir. Balıkçılık, savunma, gemi inşa, turizm, spor, eğitim ve ticari organizasyonlar olarak çok farklı sektörlerde milyonlarca insanı direkt olarak ilgilendiren devasa bir iştir.

Denizciliğe önem veren toplumlar kısa sürede dünyanın süper güçlerinden biri olmuştur. Roma İmparatorluğu, Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği ve ABD gibi ülkeler denizcilik kültürleri ve deniz gücünü etkin olarak kullanmaları sayesinde dünyanın en güçlü devleti olmuşlardır.

Bu gerçek hali hazırda da değişmemiş dünyanın başat ve güçlü devleti olunmak isteniyorsa behemehâl denizciliğe önem verilmesini gerektirmektedir. İşte bu maksada hizmet için her gün yazdığım makalelerime denizcilik konularını ve güzel hatıraları da ilave ederek katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bazı okuyucular “bana ne, bu yazılar kaç kişiyi ilgilendiriyor” deseler dahi; kazın ayağı öyle değildir. Bu konuda ne kadar yazıp çizsek azdır.

Hazır denizciliğin öneminden bahsetmişken “Deniz Kuvvetleri Günü’ne” ve bu günün tarihine yani Preveze zaferine de değinelim.

Yüz yirmi iki gemiden oluşan Kaptan-ı Derya Barbaros Hızır Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, 27 Eylül 1538 tarihinde Andrea Doria komutasındaki iki yüz almış iki gemiden oluşan Haçlı Donanması’nı mağlup etmiştir.

Bu tarihin en büyük deniz savaşlarından birinin geçtiği yer; Adriyatik Denizi’nin Arnavutluk sahilinde bulunan Arta Körfezi’ndeki Preveze açıklarıdır. Hızır Hayrettin Paşa, 122 parçalık büyük bir filoyu ustalıkla manevra yaparak taarruz ettirmiş ve kendisinden sayıca üstün olan Haçlı Donanmasını mağlup etmiştir. Bir çeşit baskın şeklinde geçen saldırının meydana getirdiği sürpriz etki; Andrea Doria komutasındaki birleşik donanmayı şaşkına çevirmiş; panik içerisinde dağılarak, büyük kayıplarla geri çekilmek zorunda bırakmıştır.

Bu zafer, Akdeniz’deki Osmanlı hâkimiyetini tam anlamıyla pekiştirmiştir. Preveze Deniz Zaferi, büyük bir şeref ve gurur abidesi olarak bugün dahi Müslüman Türk denizcilerine ışık tutmaktadır. Preveze’nin askeri, siyasi ve psikolojik sonuçları pek büyük olmuştur.

Osmanlı ile baş edebilmek için ancak koordineli bir deniz seferi açmak gerekiyordu. Tek başına hiçbir devlet denizlerde dahi Osmanlıya karşı koyamazdı. Hristiyan dünyasının bu savaşta aldığı en önemli ders, Osmanlıya karşı ancak komuta birliği sağlanmış bir deniz gücünün başarılı olabileceğinin anlaşılmasıydı. Nitekim İnebahtı’da Papa tarafından organize edilmiş böyle bir gücü oluşturmayı başarmış ve Kıbrıs’ın fethinden sonra incinmiş gururlarını bu suretle yeniden kurtaracaklardır. Preveze, tüm Akdeniz’i Osmanlı hâkimiyetine açmıştı.