İlk yarı tam bir Şampiyonlar Ligi maçı gibiydi. İşte bu yüzden çok önemsiyorum, her fırsatta Türk takımlarının vizyonu ve amacı burası olmalı diyorum. Ligimizdeki yavaş ve sürekli duran oyun, bu platformda yok. Karşılıklı ataklar, şutlar, ortalar, sertlik… İlk yarıda her şey vardı. İki takım da birbirinin eksik yönlerine çok iyi çalışmış. Fenerbahçe, orta sahadaki eksikliğini ileride kurduğu baskıyla çözdü. Sağdan Tadic, soldan Maximin, ortadan Szymanski topu taşıdı. Dzeko biraz daha etkili olabilseydi ilk yarıda çok gol görebilirdik. Lille takımı da orta sahayı kalabalık tutup oyunu kontrol altına almaya çalıştı. Bunda başarılı oldukları anlar da oldu. Fenerbahçe’nin baskısını aştıklarında topu üçüncü bölgeye çok rahat taşıdılar. Neyse ki onlar da bitiricilikte eksik kaldılar. İlk yarıda iki takımın güzel oyununa eşlik eden harika bir hakem vardı. Ligimizde görmek istediğimiz maç yönetimi işte bu.

Akıcı oyun bitti

İlk yarıdaki kıran kırana olan maç, ikinci yarıda yoktu. Skor avantajı olan Lille, ikinci yarı sürekli yere yatarak oyunu soğuttu. Bütün maç harika destek veren ve muhteşem ambiyans sağlayan Fenerbahçe taraftarı, maalesef sahaya atılan yabancı maddelerden birini kaleciye isabet ettirdi. Taraftarın agresifliğini, baskısını her zaman desteklerim ama oyunda ritim lazımken bu olay hiç olmadı. 62. dakikadaki Mert Hakan Yandaş-En Nesyri değişikliğini çok erken buldum. Orta sahayı tamamen kaybedip atakları durduran bir değişiklik oldu. Bu değişiklik yerine İrfan Can Kahveci, daha erken oyuna girmeliydi. Son dakikalarda gelen gol, nefis oldu, oh dedirtti ve turu yeniden başlattı.

Yorgunluk etkiledi

İki takım da uzatmalarda yorgunluğun etkisiyle oyunlarından uzaklaştı. Rakip on kişi kalmasına rağmen kaleye gidilemedi. Kontradan maalesef gol geldi. Yazık oldu tura. Oyuncular, taraftar ve teknik ekibin çabasına rağmen olmadı. Yönetimin orta saha transferini bu tura yetiştirememesi büyük bir ayıp. Yazık oldu büyük prestije, büyük gelire, Şampiyonlar Ligi’ne yazık oldu.