Sultan 2. Bayezid, İspanya’da soykırımına uğrayan Yahudileri alıp 1492 de getirerek bu aziz vatana yerleştirmişti. Fakat nereden bilebilirdi ki; girdikleri her ülkede fitne ve fesadın kaynağı olacak bu topluluk, Osmanlı’yı da perişan etsin! Sultan 2. Selim’i sefahat alemine alıştırarak Koca Osmanlı’nın yükseliş dönemini sona erdirmişlerdi. Yahudilerin en önemli meslekleri tefecilik olduğundan dünyanın en büyük ekonomisi olan Osmanlı Devletini faizcilikle felç etmişlerdi. Öyle ki Osmanlı yıkıldıktan sonra dahi bu borçlardan kurtulamadı. Düyunu Uuimi Borçlarını Osmanlı’dan alıp Türkiye Cumhuriyetine kakaladılar. Hain Naum’un Lozan’daki entrikaları sayesinde cephede kazandığımız her şeyi; Lozan Masasında kaybetmiştik. Yeni kurulan devletimizin en kilit noktalarına Yahudiler ve Türk görünümlü Sabetaycılar yerleşmiş; vatanımızın kanını içten içe emmeye başlamışlardı. Bu Yahudilerden sadece meşhur olmuş altı tanesini ve yaptıkları fenalıkları anlatmaya çalışacağım. Umulur ki devletimizi yönetenler ibret ve ders alırlar. Zira Osmanlı gibi bunların tuzaklarına düşüp paramparça olmamamız gerekiyor. Bunlardan ilki 1524-1579 yılları arasında yaşayan Yasef Nassi’dir. Diğer beş Yahudi gibi İspanya’dan getirilen Seferad’dır. (Aşkenaz; Batı Avrupalı Yahudilere denir) 1556’da İstanbul’a gelen Nassi, Osmanlı’da “Galata bankerciliği” adı altında faizcilik şebekesini kuran kişidir. Nassi, Osmanlı’daki taht mücadelesinde Şehzade Bayezid’in idam edilip 2. Selim’in tahta çıkmasında mühim rol oynamıştır. Rachel Marie Nassi bu aileden olup Afife Nur Banu ismini alarak 2. Selim’le evlendirilmiştir. Nihayetinde 2. Selim içkiye alışmış seferlere ordunun başında çıkmayarak duraklama dönemine girilmesine sebep olmuştur. Yasef Nassi, Naksos Adaları Dükalığına getirilerek denizciliğimizin çökertilmesinde de mühim bir rol üstlenmiştir. Yahudileri Filistin’in kuzeyindeki Tiberya’ya yerleştirm çalışmalarından dolayı Siyonizmin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Abraham Salomon Kamondo ise 1781 yılında İstanbul’da doğmuş Seferad Yahudisidir. Nassi’nin başlattığı tefecilik işlerini zirveye taşıyarak Osmanlı’yı faiz sarmalına dolamıştır. Osmanlı Bankası’na rakip olarak Societe Generale de Ottoman’ı kurarak Osmanlı devletinin dağılma sürecine girmesinde mühim bir rol almıştır. Theodor Herzl ise Aşkenaz Yahudisi olup 1860’da Budapeşte’de doğmuştur. Meşhur Yahudi tefeci Rothschild ailesinin desteğini alarak Siyonist devlet kurmak için 2. Abdülhamid Han ile 1901 ve 1902 tarihlerinde iki defa konuşma fırsatı bulmuştur. Birinci Siyonist Kongre’yi İsviçre’nin Basel kentinde toplamayı başarmış ve “Der Judenstaat” yani “Yahudi Devleti” isimli kitabını neşretmiştir. Emmanuel Karaso ise 1862’de Selanik’te doğmuştur. Makedonya Risorta Mason Locasını kurarak İttihat ve Terakki cemiyetinin bir çok ferdini mason yapmayı başarmıştır. İttihat Cemiyetinin ilk Müslüman olmayan üyesidir. 2. Abdülhamid’in hal kararını bildirmekle görevlendirilen Ermeni Aram, Arif Hikmet ve Arif Toptani Paşalarla beraber Osmanlı’nın canına okumuştur. Trablusgarp’taki askerlerin Yemen’e gönderilerek savunmasız bırakılan Libya’nın İtalyan işgaline sebep olanlardan birisidir. 1919’da İtalya’ya kaçarak bu ülkenin Trieste şehrinde ölmüştür. Sabetay Sevi, 1626 yılında İzmir’de doğmuş sapıkça eylemlerinden dolayı Yahudilikten çıkarılmıştır. Osmanlı’ya ve bu aziz vatana en büyük zararı vererek dönme adı verilen her türlü karanlık işlerin yapıldığı suç örgütünün lideridir. Müslüman gibi görünerek “Aziz Mehmed Efendi” ismini almıştır. Portekiz’deki Maranolar, İran’da Meşhediler, Anadolu’da Pakradüniler ve İtalya’daki Franko’lar gibi din değiştirmiş süsü vererek mason localarında örgütlenmişler ve vatanımızın kanını emmeye başlamışlardır. Sevi, öldükten sonra Yakubi, Karakaşi ve Kapani gurupları ile birlikte aynı FETÖ gibi gizli ve sinsice örgütlenerek Türkiye’de silahlı kuvvetleri, üniversiteleri, medyayı, hariciyeyi ve finans piyasasını ele geçirmişlerdir. Birçok Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar hep bu gizli çetenin üyesidir. Kendi gurupları arasında idamlara varıncaya kadar birbirlerini katlettikleri halde ser verip sır vermezler. Haim (Hain) Naum, ise Lozan’a gönderilen heyette görevlendirilmiş ve aradan 95 yıl geçtiği halde hala olumsuz etkisini gösteren Lozan Anlaşmasının mimarıdır. İsmet İnönü, Rıza Nur ve diğer heyet üyeleri figürandır. Asıl cinayeti Hain Naum işlemiştir. İşte bu son iki kişi yani Sabetay Sevi ve Haim Naum Çeteleri hala ülkemizde çok etkilidirler. Onları birer paragrafl a geçiştirmek olmaz. Ayrı bir makale yazmak icap eder. Zürriyetleri ile milyonu aşmışlardır. Türk gibi görünür, yalancı Türk isimleri alırlar. İslam’ın sembollerine karşı eşi benzeri olmayan bir düşmanlık içerisindedirler. Örneğin “başörtülü” bir kadın görseler kuduracak derecede kontrolü kaybedebilirler. 28 Şubat 1997 Post Modern darbesinin en önemli elebaşları bunlar arasındadır. Kısaca vatanın canına okumaya devam etmektedirler, vesselam…