1912 yılında yazılmış bu şiiri Siirt’te okuduğu için 1999 yılında Pınarhisar Cezaevi’nin yolunu tutan Erdoğan, yılmadı, sinmedi halka sırtını dayayarak ve Allah’ın izni ile direndi, önce Başbakan şimdi de Cumhurbaşkanı oldu.
Darbeci Generallerin ve onlarla işbirliği yapan siyasetçilerin değil, milletin dediği oldu. Hâlbuki CHP zihniyeti ve darbeci faşist generaller o günlerde mangalda kül
bırakmıyorlardı. 28 Şubat darbesi 1000 yıl sürecek diyorlardı. Halkımıza ve kendilerine engel olarak gördükleri dindar askerlere dünyayı zindan etmek için adeta yemin etmişlerdi.
İşte o dönemde Deniz Kuvvetlerinden atılmıştım. Binlerce asker arkadaşım gibi ekmek parası derdine düşmüştüm. O güne kadar “rızkı veren Allah’tır, işten atılırsanız korkmayın, Allah bir kapı kapar bin kapı açar” diyerek asker arkadaşlarıma destek oluyordum. Lakin büyük bir karamsarlık ve sıkıntı bütün ülkeyi sarmıştı. Bu arada kamu ve özel kurumlarında çalışmak üzere arkadaşlarımızla birlikte müracaatta bulunuyorduk.
Darbe günleri herkes birbirinden korkuyor dindar bildiğimiz işadamları dahi bizlere iş vermekten kaçınıyordu. Alın terimizle, emeğimizle yeniden çalışmaktan men edilmiştik. Böyle bir zamanda istisna olan tek bir şahıs vardı. İşte o şahıs Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dı. Bizlere başkanı olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görev vermişti. Ben de o dönemde İstanbul Su Ürünleri Hal Müdürlüğünde Müdür Yardımcısı olarak göreve başlamıştım. İBB’de benim gibi yüze yakın asker emeklisi göreve başlamıştı. O dönemde İSKİ ve Belediye yolsuzluklardan kurtulmuş su sorunu ve belediyecilik hizmetlerinde büyük başarılar kazanmıştı. Mezbelelik olan İstanbul Balık Hal’ini modern bir yapıya kavuşturmuştuk. Yolsuzluğa batmış birçok kurumu asker arkadaşlarımızın yardımı ile büyük çabalarla görevini layığı ile yapan kurumlara dönüştürmüştük. Zaten ülkemizin Erdoğan’ı ilk tanıması burada olmuş İstanbul şehrini olağanüstü başarılı bir şekilde yöneterek şu anda gelmiş olduğu kariyerinin ilk basamağını gönüllere taht kurarak geçmeye muvaffak olmuştu. İstanbul da güzel icraatlar olurken ülke genelinde felaketler yaşanıyor kriz üstüne kriz çıkarılarak devlet söğüşleniyordu. Darbeci faşist generaller, ABD, Batılı güçler ve hasta Ecevit sayesinde ülke yangın yerine dönmüştü. Ekonomik krizler, Apo’nun paketlenip Türkiye’ye teslim edilmesi ve Feto’nun ABD’ye götürülüp hıyanetine burada devam etmesinin yolu açılmıştı.