İşte uğramış olduğumuz bu son derece haksız ve hukuksuz işlemden dolayı çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmak zorunda kaldım. Asker arkadaşlarımla beraber bir sivil toplum örgütü kurarak silahlı kuvvetlerde yapılan dünyada eşi ve benzeri olmayan yanlışlıkları düzeltmeye çalıştık. Az da olsa başarı da kazandık. Nitekim sosyal güvenlik haklarımızın ödenmesi sayesinde emekli olmayı başardık. Ayrıca bizi ordudan atan 28 Şubat generallerinin müebbet hapis cezası alarak hüküm giymesine de muvaffak olduk. Elbette mahkeme kapılarında yaşamış olduğum bu olayları kaleme almak gereği doğdu. Çünkü kamuoyunda bu konuda çok kirli ve doğru olmayan yazılar yazılıyordu. İrtica namı adı altında memleketimizin en güzide evlatları ordudan atılıyor darbecilerin yalanları cilalanarak anlatılıyordu.

Yaklaşık 23 yıllık gazetecilik hayatımızın bir sebebi de işte bu haksız, usulsüz ve yolsuz olaylardır. Şimdi ise en önemli konudan bahsetmek isterim. Zira yıllardan beri kitap ve makale yazmamın en önemli sebebi budur. Askeri okul öğrencisi iken 12 Eylül 1980 darbesi yaşanmıştı. Darbeci askerler, askeri okulda namaz kılan öğrencileri fişliyor ve ailesine haber vererek derhal okul ile ilişiğinin kesilmesini sağlıyorlardı. Eğer aile diretirse gerçekten de kimsenin göz yaşına bakmadan namaz kılan tüm öğrencileri irtica suçlaması ile okuldan atıyorlardı. Benimde öğrenci olduğum Deniz Harp Okulunda da aynı muamelelere maruz kalmıştık. Nitekim okulun en başarılı öğrencileri 8 yıllık bir öğrenim sonunda tam subay olarak mezun olacakları bir zamanda okuldan atılmışlardı. İnsanın kanını donduracak kadar feci ve iğrenç olayları yaşıyorduk.

İşte bu genç yaşta din konusunda ciddi okumalarım oldu. Acaba namaz kılmasam daha mı iyi olurdu? Çeşitli insanlarla konuşup çok çeşitli kitaplar okudum. Beni ikna eden eserler ise Bediüzzaman Said Nursi’nin kitapları içindeydi. Bediüzzaman, namaz kılmanın en önemli ibadet olduğunu söylüyor ve asla terk edilmemesi gerektiğini çok güzel örneklerle izah ediyordu. Fakat namaz kılma konusunu araştırırken gözüme daha önemli bir konunun varlığı ilişmişti. Bu ise “iman” ile alakalıydı. Bediüzzaman “ilimlerin şahı ve padişahı iman ilmidir” diyordu. Eserlerinin çok büyük bir bölümünde Allah’a iman etmenin öneminden bahsediyor; Kur’an’a, peygamberlere, meleklere, haşir gününe, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine dair yazılar vardı. Bu eserleri okuyarak ailemden almış olduğum dini terbiyemi daha da geliştirmeye çalıştım.

Rahmetli anne ve babam namaz kılmanın önemini bilen ve bizzat yaşayan insanlardı. Kardeşlerime ve bana da bu eğitimi güzelce vermişlerdi. Fakat askeri okulda herkes “Namaz kılma! Sen de okuldan atılırsın” diyordu. Sonunda Bediüzzaman’ın eserlerinden aldığım iman dersi ile her ne suretle olursa olsun okuldan atılmak dahil her ne fenalık yapılırsa yapılsın namazın terk edilmeyeceğini anladım. Çoğu zaman yalnız başıma da olsam beş vakit namazımı kılmaya devam ettim. Rahmetli anneciğimin duasıyla olsa gerek askeri okuldan mezun olmaya da muvaffak oldum. İşte dini konularda niçin çok yazı yazdığımın temel sebebi yaşadığım bu acı olaylardır. Kader ve hayatın acı gerçekleri dini konularda arayış ve öğrenme için çaba göstermeme sebep oldu. Çok az kişinin üzerinde durduğu bu namaz ve iman konusunda sık sık yazı yazmamın sebebi de işte budur, vesselam…