Kuran’ın hükmü ve Peygamberimizin (asm) talimiyle anlıyoruz ki Kıyametin kopmasından sonra Sur’a üflenecek ve ruhlar yeniden cesetlerine gireceklerdir (Basu badel mevt). Elbette kısacık dünya hayatında nasıl bir iman taşıyor ise; yeniden diriltildiğinde de cesedi buna göre şekillenecektir.
Dehşetli Mahşer gününde insan, yaptığı bütün fiil ve hareketlerinden sorguya çekilecektir. Zerre kadar bir iyilik veya kötülük karşılıksız kalmayacaktır. İnsanlar, gerçek adaletin nasıl olduğunu burada görecektir. Dünyada iken gıpta edip hayran ve meftun olduğumuz; mal, mülk, şan , şeref, mevkii, makam gibi şeyler orada başa bela olacak cinsten işlerdir.
Mahşerde kurulan mizan ve tartıda iman sahibi olanların eğer iyilikleri fazla geldi ise doğrudan sonsuzluk alemi olan cennete, kötülükler ağır geldi ise cezası bitene kadar korkunç olan Cehenneme gideceklerdir. Sırat Köprüsü adı verilen dehşetli yoldan; ne yazık ki çoğu insan geçemeyecek, Cehennem çukurlarına düşecektir. Ne kötü bir yerdir orası...
İşte insan oğlunun mukadderatı bu şekildedir. Aklı başında olan ve kalbi sönmemiş her insan, Allah’a iman etmeli ve Onun emir ve yasaklarını dinlemelidir. Bunun haricindeki her şey; birer oyun ve oyalanmadan ibarettir.
İnsana verilen imandan sonra en önemli emir ise namazdır. Eğer bir insan günde beş vakit kılmakla mükellef olduğu namazı eda ederse, umulur ki Allah’ın lütfuna mazhar olup Cennete direkt olarak gider. Hiçbir salih amel, kişinin miracı olan namazdan daha değerli değildir.
Bundan başka; Allah’ın huzuruna dünyada iken dahi kabul edilmek; ancak namaz iledir.
Namazın önemi, Kuran’da en fazla önem kazanmış hususlardandır ve çokça bahsedilmiştir. Doğrudan 88 ayet namaza aittir. Kuran’ın üzerine bir söz olamaz.
Madem Rabbimiz namazın ehemniyetine, kainatın sırrının yazıldığı Kuran’da bu derece önem vermiş o halde başka söze hacet yoktur. Kabir hayatında ışık, mahşerde Burak olarak karşımıza çıkan namazı, herşeyden önemli tutmalı dünyevi işler ne kadar çok ve önemli olursa olsun asla terk etmemeliyiz.