Çanakkale’de 57. Alay’ın tamamen şehit olması ve sadece M. Kamâl’in sağ olarak kurtulması ne ilginçtir ki utanç verici bir olay olmasına rağmen bir kahramanlık destanı olarak sunulur. Bu ilginç olayı çıkıp derinlemesine analiz edecek bir yiğit bugüne kadar çıkmamıştır. Öylesine dehşetli bir terör estirilmiştir ki “İhtimaldir bazı kelleler kesilecektir” tehdidi yüzünden buna cesaret edilememektedir. İyi de bunu söyleyen M. Kamâl öleli 77 yıl geçti. Korkaklığın bu kadarı biraz ayıp değil mi? Bu hususta ne söylense azdır. O halde bazı ezberleri bozmak zamanı gelip de geçmiştir. O halde bazı temel gerçeklerden başlayarak bu konuya da bir başlayalım… Genel bir kaidedir; galibiyetler orduya ve millete verilir, mağlubiyetler ise tedbirsizliği nedeniyle komutana ve yöneticiye fatura edilir. Çünkü başarıyı ne kadar çok kişi ile paylaşırsan küçülmez aksine büyür. Keza mağlubiyeti de bir şahsa yüklersen küçülür ve moral bozucu etkisi en aza iner. Alman milleti savaşlardaki başarısızlıklarını Hitler’e fatura etmiştir, keza Amerikalılar, İngiliz ve Fransızlar asla galibiyet şerefini Müttefik Ordular Komutanı olan General Eisenhower’a vermezler. Bu şeref “bütün müttefik halklarının ve askerlerinindir” diyerek başarılarını daha da genelleştirerek büyütüp pekiştirirler. Gelin görün ki bizde bu durum tam tersine işler. Galibiyet ve başarı M. Kamâl’e, mağlubiyet ve başarısızlık ise orduya verilir.
İşin daha fenası; savaşların gerçek yönleri çarpıtılarak olduğundan çok farklı bir biçimde resmi tarih kitaplarına geçirilmiştir. Nisan 2015 tarihli Derin Tarih Dergisinde Tarihçi Mustafa Armağan bu çarpıtmaya el atmış “Resmi tarihte kahramanlığı ebedileştirilmek istenen M. Kemâl’e başarısızlık zinhar yakıştırılmıyor. Böylece Çanakkale düğümünün üstü bir türlü açılmıyor ve yine “Açamıyorsan örteceksin kuralı işliyor” diyerek bu acı gerçeği dile getiriyor. Avusturyalı tarihçi Robin Prior, M. Kamâl’in yönetimindeki 19 Mayıs Taarruzundan bahsederek “Bütün Çanakkale savaşında Türklerin yaşadığı en büyük felaket oldu” ve taarruz neticesinde “30 veya 42 bin Türk askerinden 10 bini kaybedilmişti” demektedir. Peki, bu 19 Mayıs Taarruzunun komutanı M. Kamâl olduğu, neden konuşulmaz ve yazıp çizilmez? İşte tarihin bir huyu vardır ki gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar. Genelkurmay’ın Çanakkale Tarihi (Cilt V, 3. Kitap) ve diğer kitaplarda olduğu üzere M. Kemâl’in başında bulunduğu 19. Tümen Arıburnu cephesinde taarruza geçmiş ve bu faciaya neden olmuştur deniliyor. Tabi M. Kamâl ismi zikredilmeden. Bunun için biraz cesaret biraz da araştırıcı olmak gerekir. General Celil Erikan “Komutan Atatürk” isimli kitabında M. Kemâl’in komutanı olduğu 19. Tümen’de 89 subay ve 10877 er bulunduğunu 27. Ve 64. Alaylarında emrine verildiğini ifade eder.
İşine gelmediği için bu ayrıntı resmi tarih profesörlerinin dikkatsizliğine gelmiştir. Şunu söylemeyin. "Ñe var bunu ortaya çıkaracak? Sen başımızı belaya sokmak mı istiyorsun? Ne güzel devletten bilim adamı maaşı alıyor geçinip gidiyoruz. Karıştırma be adam!" Bu hatalı taarruz için resmi tarihçiler 1181 askerimizin şehit olduğu ifade etse de gerçek maalesef böyle değildir. Nigel Blundel isimli bir yazarın “Tarih Boyunca Dünyayı Sarsan Yanlışlar- Milliyet Yayınları) isimli kitabında şöyle demektedir: “Çanakkale’nin en kanlı savaşı 18 Mayıs’ta Anzak Koyunda oldu”. Taarruzdan önce top atışı 18 Mayıs’ta başlamış taarruz ise 19 Mayıs’ta gerçekleşmişti. “Yeni yeni birlikler getiren Türkler, şimdi ayakta duran 12000 Avusturyalı ve Yeni Zelandalının üç katı güce sahiptiler. Saat 1700’da o güne kadar görülen en büyük baraj atışı başladı. Askerler siperlere ve boy çukurlarına büzülmüş beklerken topçu ateşi gecenin geç saatlerine kadar sürdü.
Sabah saat 3’te birliklerin saldırıya hazır olmaları emredildi… Ardından Türkler siperlerinden çıkıp Anzakların üzerlerine yürüdüler… Türk komutanları saldırıya son verdiklerinde çoğunluğu Anzak siperlerine birkaç adım kala yaşamını yitirmiş 10 bin kayıp vermiş bulunuyorlardı”. Şimdi Çanakkale’de vermiş olduğumuz 250 bin şehit ve yaralının sebebini daha iyi anlayabiliriz. Maalesef Çanakkale’de bazı komutanlarımız çok başarısız ve tedbirsiz idiler. M. Kamâl’in savaş tarihindeki rolü elbette bu savaşla bitmiyor. Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı mağlubiyet, Balkan savaşında Bulgarlara karşı Tekirdağ Çıkarması ve hezimeti, Filistin’de El-Megiddo Savaşında (Armagedon Savaşı diye de bilinir) General Allenby’ye karşı Türk tarihinin en büyük bozgunu (bu savaştan bir kaç gün sonra Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmış, 450 bin asker ve 1 milyon km kareden fazla toprak kaybedilmişti), Milli mücadele savaşında Ethem Bey'e arkadan saldırarak Yunanlıların cephede üstünlük kazanmaları yine M. Kamâl’in komutanlığı esnasında olmuştu. Bakalım resmi tarih daha ne kadar gerçekleri örtmeye çalışacak ve M. Kamâl’ın başarısızlıklarını kim söylemeye başlayacak?
Bu yazının ilk halini 10 yıl önce yazmıştım. Lakin daha bir cevap gelmedi. Merakla bekliyorum…