İdealist bir genç olan Selçuk Bayraktar, muhtemelen Güneşli’deki atölyesinde yaptığı uzaktan kumandalı araçlarla dünya savaş stratejilerini değiştireceğini düşünmüyordu. Fakat Bayraktar ve arkadaşlarının geliştirdiği Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA’lar) yerleşik bütün kalıpları değiştirmiştir.
Öyle ki; son örneğini Karabağ’ın Ermenilerden kurtarılması operasyonunda gördüğümüz gibi SİHA’lar kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktadır. Ermeni askerlerinin gördüğü anda dehşete kapıldığı bu son teknoloji ürünü canavar SİHA’ların bir örneği olan Bayraktar TB-2’ler hiçbir düşman askerini affetmemektedir.
SİHA’ların merhameti yoktur ve üzerindeki kızılötesi araçlarla dünyanın en korkusuz askerinden daha büyük cesaretle saldırmaktadır. Ermeni askerlerinin kaçıp içine girdiği zırhlı araçlar ise bir demir tabut haline dönüşmektedir. Çünkü zırh delici özelliğine sahip Roketsan’ın ürettiği güdümlü mermiler, kamikaze saldırı ile hem kendilerini hem de düşman askerini yok etmektedirler.
Böylesine orantısız bir duruma karşı yeni savaş stratejileri geliştirmek her ordunun en birinci vazifesi olmuştur. Çünkü zaman değişmiş otonom araçların sahnede olduğu yepyeni bir savaş şekli ortaya çıkmıştır. Askerlerin karşısında bir insan yoktur. İnsan yerine ölümden hiç korkmayan savaş makinesi SİHA’lar bulunmaktadır. Bunlara karşı savaşmak için cesaretin ötesinde yeni usul ve yöntemler geliştirme zorunluluğu vardır.
Bundan 570 yıl önce Fatih Sultan Mehmet Han’ın döktürdüğü Şahi toplar da düşman askerlerine benzer duyguları yaşatmıştı. Şahi toplar gürledikçe surların arkasına gizlenerek kendilerini koruyacaklarını zanneden Bizans askerleri ölümün korkunç soluğunu ensesinde hissediyorlardı. Aşılmaz geçilmez zannedilen devasa İstanbul surları bu Şahi toplar sayesinde aşılmıştı.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın geliştirdiği diğer bir silah ise havan topları idi. Bu toplar aşırtma atış ile surların gerisini darmadağın ediyor Bizans ateşinden çok daha büyük yıkıcı etki gösteriyordu.
Nihayetinde Fatih Sultan Mehmet Han, geliştirmiş olduğu bu savaş aletleri ile aşılmaz denilen surları geçip yeni bir çağa adını yazdırmıştı. Aynı zamanda Türklerin yetiştirdiği bu büyük asker, Peygamber (asm) övgüsüne ve senasına mazhar olmuştu.
Büyük bir ordu toplayarak İslam’ı ortadan kaldırmak üzere Mute denilen bölgeye gelen Bizans devleti ve başkenti İstanbul için şu sözü söylemişti. “Kostantiniyye bir gün mutlaka feth olunacaktır. Ne mutlu o komutana ve ne mutlu onun erlerine”.
İşte yüzyıllar sonra bir başka Türk genci dedesi Fatih gibi öyle can yakıcı silahlar üretmişti ki; yeni bir çağın geldiğini bilfiil ispat ediyordu. Türk özel sektörünün güzide kuruluşlarından olan Baykar, ürettiği Bayraktar TB-2 SİHA’lar ile Suriye, Irak, Libya ve Karabağ’da destanlar yazmış ve yenilerini de yazmaya devam etmektedir.
Dünyanın en büyük silah devlerinden olan Rusya, bu dehşetli silahı sadece hayranlıkla izlemektedir. Uçaklara karşı geliştirdikleri hava savunma sistemleri çaresiz kaldığı gibi bunların yok edilişlerinin kameralarla kayıt altına alınıp gösterilmesi ayrı bir yıkıcı etki yapmaktadır.
Rus medyası, Rusya’nın SİHA teknolojisinde çok geride kalması yüzünden Putin’i hergeçen gün daha da çok artan bir biçimde suçlamaktadır. Çünkü SİHA’lar öylesine dehşetli bir silahtır ki ölümden hiç korkmamaktadır. Asker üzerindeki psikolojik tesiri çok büyüktür. Batı medyasına yansıyan haberlerde Ermeni askerlerinin içine düştüğü dehşeti anlatan demeçler savaş sanatında çok önemli bir kırılma yaşandığını göstermektedir.
Artık zırhlı araçlar, tanklar, savaş gemileri ve aklımıza gelen her türlü savaş aracının SİHA’lar karşısında etkisi neredeyse kalmamıştır. Yakında bundan daha kötüsünü gökyüzünde görmeye başlayacağız. SİHA’lerın bir gelişmiş versiyonu olan Taarruzi İnsansız Hava Araçları (TİHA’lar) çok daha dehşetlidir. Çünkü bunlar 55 bin feet’e kadar yükselerek Stratosfer tabakasının üzerine çıkmakta ve radar menzilinden kurtulmaktadır. Fakat üzerindeki güdümlü mermiler ile her türlü savaş gemisi, tank gibi savaş araçlarını kolaylıkla vurabilmektedirler.
Bunu şöyle bir örnekle anlatıp yazının devamını bir sonraki makalemize bırakalım.
Savaş alanını bir boks arenası gibi düşünelim. Bir boksör var; kolları çok uzun ve çok güçlü yumrukları var. Diğer boksor de güçlü yumruk vursa da kolları kısa olduğundan rakibine hiçbir yumruk atamıyor. Devamlı yumruk yiyip sonunda nakavt olarak maçı kaybediyor.
İşte TİHA’lar böylesine bu boksör gibi avantajlı bir silah olup düşman silahları kendisine tehdit olmadan sahip olduğu güdümlü mermiler sayesinde istediği anda düşman aracını etkisiz hale getirmektedir. Üstelik bir tondan fazla patlayıcı taşıyabilmektedir.
Unutmamak gerekir ki; bu aziz vatanda Selçuk Bayraktar gibi nice yetenekli gençlerimiz vardır. Artık şu Hindu’ların tapınma merasimlere benzeyen boş hamasi nutukları bırakıp bu gençlerin önünü açacak çalışmalara ağırlık vermek zorundayız. Allah’a şükürler olsun ki Selçuk Bayraktar gibi rol model olacak insanlarımız ve özel sektör kuruluşlarımız var, vesselam...