TÜSİAD, iş adamlarının oluşturduğu bir çıkar örgütlenmesidir.
Bu tür yapılara ilişkin yukarıda yapmış olduğum tanımlama, literatürde de yer almaktadır.
TÜSİAD'ın ya da başka sivil toplum kuruluşlarının veya literatürdeki adıyla çıkar gruplarının hükûmeti eleştiremeyeceğini söyleyemeyiz.
Ancak buradaki eleştiriler maksatlı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylediği gibi haddi aşan eleştirilerdir. Erdoğan “Kukla’ya değil kuklacılara bakmak gerek.” diyerek de olayın farklı bir boyutunu ya da gerçek boyutunu gözler önüne serdi.
Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli de “TÜSİAD'ın vesayetçi sancıları nüksetmiştir.” şeklindeki açıklamasıyla TÜSİAD tarafından yapılan eleştirilerin arkasındaki ilişkilere dikkati çekti.
Şimdi, benim bu olayda dikkatimi çeken iki husus var.
Birincisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya, Pakistan ve Endonezya'yı kapsayan gezisinde hem Malezya Başbakanı Enver İbrahim hem de Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif tarafından ‘İslam âleminin lideri’ olarak övgüyle karşılandı. Birçok ticari ve diğer alanlarda işbirliği anlaşmaları yapıldı. Yine Sayın Erdoğan'ın grup konuşmasında ifade ettiği gibi “Lokum yerine Togg hediye ettik.” sözlerinden ya da ekonomik işbirliklerinden mi rahatsız oldular?
Sorumuzun birisi bu...
Öyle ya, bunlar çoğunlukla Batılı emperyalist ülkelerin ve firmaların taşeronu olmaktan öne geçmişlerdir. Bu ülkeye ne bir know how ne de kendi ürettikleri yeni teknoloji ürününü sunmuşlardır. Ağırlıklı olarak, ithal ikameci dönemin kalıntılarıdır. Yine çoğu da distribütör olmaktan öteye geçememişlerdir.
Şimdi baktığımız zaman, bunların hepsini toplasak bir Baykar etmezler. Bu, hamasi bir söylem değildir benim söylediğim.
Neden?
Çünkü Baykar tek başına deprem bölgesine 5 milyar TL ya da onların anlayacağı dille 140.000.000 $ yardım yapmış hayırsever bir kuruluştur.
Elbette istisnalar kaideyi bozmaz ama TÜSİAD'ın deprem bölgesine yaptığı yardımların tamamını toplasak Baykar'ın yaptığı yardımlar kadar etmez.
Benim aklıma gelen başka bir soru; malum Gezi olaylarıyla ilgili sanat camiasını manipüle eden ve yönlendiren olayın açığa çıktıgı iş adamı da bir TÜSİAD üyesi midir?
Ayrıca terör örgütüne destek veren firmalara da kayyım atanacağına ilişkin karar TÜSİAD’ı rahatsız mı etmiştir?
Yine malum Gezi olaylarının organizasyonunda Ayşe Barım ile birlikte TÜSİAD'dan birilerinin de parmağı var mıdır?
Tüm bunlar cevaplanması gereken sorular olarak karşımızda durmaktadır.
Önümüzdeki dönemde bunların açığa çıkmasını beklemekle birlikte bu olayın maksatlı ve eleştiri dozunun aşıldıgı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabiriyle “haddi aşan” ifadeler olduğunu söyleyebiliriz. Ama öncelikle yukarıdaki soruların cevaplanması oldukça elzem olarak karşımızda duruyor.