Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. kurultayının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen şaibe tartışmaları bitmemiş, aksine yeni delillerle farklı bir boyut kazanmıştır.

Öncelikle Bursa’da yapılan bir şikâyet, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kurultayı "şaibeli" olarak nitelendirmesi ve son olarak eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon programında bu konuya atıfta bulunması neticesinde savcılık soruşturmayı derinleştirmiştir. Nihayetinde, çok ciddi delillere ulaşıldığına dair bilgiler kamuoyuna yansımıştır.

Özellikle sosyal medyada Erkan Çakır ve Tolgahan Erdoğan’ın paylaşımlarında, kurultay sürecinde büyük bir para trafiğinin döndüğü, çantalarla belirli kişilere para aktarıldığı ve "soğuk cüzdan" adı verilen dijital varlıkların delegelere dağıtıldığı iddiaları yer almaktadır. Bu konularla ilgili belgelerin savcılığa sunulduğuna dair bilgiler de mevcuttur.

Daha önceki kurultaylarda da benzer iddialar gündeme gelmişti. O dönem CHP’de siyaset yapan Muharrem İnce’nin dikkat çektiği bazı usulsüzlükler olmuş, İlhan Cihaner ise delegelerin baskı altına alındığını söylemiş ve "Bize destek veren delegeler işleriyle, aşlarıyla tehdit ediliyor." şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

Bugün gelinen noktada, kendi partisindeki genel başkanlık seçimini parayla manipüle edenler başka hangi alanlarda benzer yöntemlere başvurmuştur, bunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ancak bu durumun oldukça sıkıntılı bir hâl aldığı açıktır.

Özellikle CHP’nin 38. kurultayındaki şaibelerin arkasında kimlerin olduğu konusu büyük önem taşımaktadır. Elde edilen bilgiler doğrultusunda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bazı iş insanları aracılığıyla süreci manipüle ettiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında Özgür Özel’in kazanmasını sağladığı iddia edilmektedir. Özgür Özel’in bu süreçlere ne kadar dâhil olduğu bilinmemekle birlikte olayların merkezinde Ekrem İmamoğlu’nun olduğu görülmektedir. Nitekim Özgür Özel ile katıldığı programlarda, âdeta genel başkan kendisiymiş gibi hareket etmesi de bu iddiaları güçlendiren unsurlardan biri olarak değerlendirilmektedir.

Bu süreçte ortaya çıkacak yeni bilgiler ve resmî makamların soruşturmaları, kamuoyunun daha sağlıklı bir kanaat oluşturmasına yardımcı olacaktır.

Aynı şekilde bir temayül yoklamasından öte gitmeyen Cumhuriyet Halk Partisi’nin ön seçim dayatmasıyla Ekrem İmamoğlu’nun kendisini CHP eliyle cumhurbaşkanı adayı olarak belirletip Cumhuriyet Halk Partisi’nin içerisinde oldubitti ve dayatma çabaları olduğu hem Cumhuriyet Halk Partisi tabanı nezdinde hem de farklı görüşlere sahip seçmenler nezdinde güçlü şekilde hissedilmektedir.

Tüm bunlarla beraber kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak belirletip -o aslında adaylık da olmuyor gerçi, bir aday adaylığı süreci oluyor nihayetinde- seçim takvimi adaylık başvuruları başlamamış iken burada da bir Ekrem İmamoğlu uyanıklığı göreceğiz, kuvvetle muhtemel. Herhangi bir şekilde bu tür konularla ilgili hakkında bir karar çıkarsa “Benden korktular!” diyerekten bunu halk genelinde bir siyaset malzemesi yapacağı ve bunun üzerinden de tekrar bir mağduriyet siyaseti ve kampanyası yürüteceği besbelli görünmektedir. Önümüzdeki süreç nasıl şekillenecek, bilmek çok mümkün değil ancak hem siyasi ahlaka hem de demokratik kurallara uymayan bu süreçlerle ilgili kamuoyunun da gerekli değerlendirmeyi yapması oldukça elzem olacaktır.