Son yıllarda teknolojinin hayatımızın her alanına nüfuz ettiğini görüyoruz. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan eğlenceye kadar birçok sektörde teknolojinin getirdiği yenilikler hayatımızı kolaylaştırırken, bazı alanlarda da karanlık tarafını gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde Isparta'da yaşanan bir olay, bu durumun çarpıcı bir örneği oldu.
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Temel Yeterlilik Testi'nde (TYT) kopya çekmek amacıyla elektronik bir düzenek kuran M.E.E., polisin dikkati sayesinde yakalandı. Şüphelinin, sınav öncesi ayakkabısının astarını yırtarak bu düzeneği yerleştirdiği ve sınav salonuna girişteki kontrollerden bu şekilde geçtiği belirlendi. İçeri girdikten sonra tuvalete giderek düzeneği üzerine yerleştiren M.E.E., kulağına da kulaklık takarak sınav sorularını yapay zeka yardımıyla çözmeye çalıştı. Ancak bu girişimi polisin dikkati sayesinde sonuçsuz kaldı ve M.E.E. tutuklanarak adliyeye sevk edildi.
Bu olay, teknolojinin kötüye kullanımı konusunda ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Özellikle yapay zekanın eğitim alanında nasıl kötüye kullanılabileceğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Yapay zeka, eğitimde öğrencilere yardımcı olabilecek birçok potansiyele sahipken, bu tür olaylar bu potansiyelin yanlış ellerde nasıl bir tehlike oluşturabileceğini gözler önüne seriyor.
Teknoloji, doğru kullanıldığında hayatımızı kolaylaştıran ve geliştiren bir araç olabilir. Ancak, kötüye kullanıldığında ciddi sorunlara yol açabilir. Isparta'da yaşanan bu olay, bize teknolojinin karanlık yüzünü hatırlatıyor ve bu tür durumların önüne geçmek için daha dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor. Eğitimde adaletin ve eşitliğin sağlanması için teknolojinin etik ve sorumlu bir şekilde kullanılması büyük önem taşıyor.