Peygamberimiz (s.a.v) amcasının oğlu Cafer b. Ebî Talib Mûte Savaşı’nda şehit düşmüştü. Peygamberimiz bunu duyar duymaz hemen onun evine koşmuş, gözyaşları içinde çocuklarını bağrına basıp koklamıştı. Ardından yasları sebebiyle Cafer’in ailesine yemek hazırlanmasını emretmişti. (İbn. Hişam, III, 436) Peygamberimiz (s.a.v) daha sonra da bu aileyle yakından ilgilendi. Cafer’in oğlu Abdullah, Allah’ın elçisinin kendileriyle yakından ilgilendiğini şöyle nakletmektedir; İyi hatırlıyorum, ben ve Hz. Abbas’ın iki oğlu Kusem ile Ubeydullah çocukken bir gün sokakta oynuyorduk. Allah Resulü bir binekle yanımıza geldi. Beni göstererek, Şunu bana kaldırın!” dedi ve beni ön tarafına oturttu. Kusem’i de göstererek Şunu da kaldırın!” dedi. Onu da terkisine aldı. Efendimizin amcası olan Abbas Kusem’den çok Ubeydullah’ı severdi. Buna rağmen Resulullah Efendimiz amcasından çekinmedi ve terkisine Kusem’i bindirdi. Sonra üç defa başımı okşadı ve her okşayışında Allah’ım! Cafer’in evlatlarına sen sahip çık! diye dua etti. (İbn. Hanbel,205)
Dinimiz yetimlerin gözetilmesini istemiş, onların mallarının haksız bir biçimde ellerinden alınmasını şiddetle yasaklamıştır. Kur’an’da ergenlik çağına erişinceye kadar yetimin malına onun iyiliği için olmadıkça dokunmayın (En’âm suresi,152) buyrulmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v) de bu konuda son derece hassas davranmış, birçok kez bu konu üzerinde durmuştur. O, bir hadisinde; Helak edici olan yedi şeyden çekininiz! Buyurmuş. Kendisine! Ey Allah’ın Resulü onlar nedir? diye sorulmuş? Peygamberimiz (s.a.v) Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, haklı bir sebep olmaksızın Allah’ın haram kıldığı bir cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum gününde kaçmak, iffetli kadınlara zina iftirasında bulunmak cevabını vermiştir. (Ebu Davud, Vesaya, 10). İnsanları helake sürükleyecek şeylerden biri olarak yetimlerin mallarını yemeyi zikreden Peygamberimiz, bu kötü davranıştan müminlerin şiddetle kaçınmalarını istemiştir. Efendimiz başka bir Hadis i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır? Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır. (İbn Hanbel, V, 250)
21. yüzyılda toplu yaşam modeli yerine, müstakil ev ortamı yada apartmanlarda diğer ailelerle birlikte yaşama imkânı sağlanan Sevgi Evleri ve Çocuk Evleri modelleri uygulanmaya başlamıştır. Korunmaya muhtaç çocuklar alanında son iki yüz yılda edinilen bakım, koruma ve eğitim tecrübesi sonucunda oluşan ortak kanaat şudur; Çocukların en sağlıklı kişilik gelişimi ancak aile ortamında sağlanabilmektedir.
EVET, BUNLAR SAVAŞLARDA MADUR KALAN KİMSESİZ ÇOCUKLAR. HİÇ BİR YAKINININ SAHİP ÇIKMADIĞI BU DÜNYADAN SANKİ HİÇ BİR TANIDIĞININ OLMADIĞI O CARESİZ YARDIMA MUHTAÇ YETİM ÇOCUKLAR. O KÜÇÜK, MASUM GÖZLERİ İLE DAHA ETRAFINDA NE OLUP BİTTİĞİNİ BİLE ANLAYAMADAN, O KARANLIK ÖLÜME ÇAĞIRAN SAVAŞ YETİMLERİ, BÜYÜKLERİN OLUŞTURDUĞU O ZALİMCE, ÇIKAR DOLU OYUNLARDAN EN ÇOK ZARARLI ÇIKAN, DAHA HAYATI BİLE TANIYAMADAN ÖLÜMLE TANIŞAN O KÜÇÜK BEDENLER, ONLAR HERKESDEN DAHA MASUMDU.  FAKAT EN ÇOK MAĞDUR OLAN ONLARDI. BU MİNİK YÜREKLER O ACIMASIZ BÜYÜKLERİN DÜNYASINDA YOK OLUP GİDİYOR!
PEKİ, GERİDE KALANLAR O SERT VE ÜRKEK BAKIŞLARINI BİRAZ OLSUN YUMUŞATMAK, BİRAZ OLSUN AÇILARINA MERHEM OLMAK…
DÜNYA NE YAPIYOR!
ONLARI SİZ BOŞ VERİN…
SİZ ELİNİZİ UZATIN…
NE KADAR UZANABİLİYORSA…