CHP’li belediyelerin konser organizasyonlarındaki şaibeler ayyuka çıktı. Gün 24 saat dürüstlük, şeffaflık edebiyatı yapan adamlar, meğer perde arkasında hamudu ile götürüyormuş. Belediye başkanları paçayı kurtarmak için üst üste çelişkili açıklamalar yapıyor ama mızrak o kadar büyük ki sığdıracak çuvalı bulmaları pek zor görünüyor.
Ankara Belediyesi'nde mi daha çok vurgun var yoksa İstanbul’da mı? Yoksa şu an gözden kaçan başka yerlerde mi?
Paranın çok küçük bir bölümü konseri veren şarkıcıya gittiğine göre geri kalan nasıl kullanıldı?
Faturaları kesen şirketlerin CHP’nin kampanyalarını da yapan ajanslar olmasını nasıl okumalıyız?
Son altı yılda internette pıtrak gibi biten CHP’li, İyi Partili trol orduları ile bu paralar arasında nasıl bir ilişki var?
Bu soruların cevaplarını henüz bilmiyoruz ama rakamlar dudak uçuklatıyor. “AKP insanımızı bir tas çorbaya muhtaç etti” diye gözyaşı döken başkan beyler, milyon, yüz milyon, milyar demeden kesenin ağzını açmışlar.
Hepsinden büyük soru ise şu: Akçalı konser-organizasyon işinde neden hep Ankara konuşuluyor da onu çok geride bırakan İstanbul Büyükşehir Belediyesi konuşulmuyor?
Yanıtı artık hepimiz biliyoruz. Rezaletin ortaya çıkmasını sağlayan şey, CHP’nin kendi iç kavgası. Mansur, PKK’dan tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı'na destek vermeyince Ekrem’in adamları ona karşı operasyon başlattı. Mansur tarafı o kadar güçlü yanıt veremiyor, malum CHP medyası daha çok Saraçhane maması ile besleniyor. Mansur’un da ibrikçileri var şüphesiz ama Saraçhane tosunları gibi kuvvetli tosun beslemesi zor.
Yani ilk bakışta, Ekrem’in bu kavgadan kazançlı çıkma ihtimali yüksek görünüyor. Ancak kavga, kavgadır. Kazansanız da az çok yara alırsınız değil mi? Hele bir de Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu gibi rakipleriniz varsa?
Ekrem’in bu iki isimle ortak iş tuttuğu, Mansur’un daha yalnız bir pozisyonda kaldığı biliniyor. Ancak ne Özgür ne Kemal ne de Ekrem’de tam bir güven var? Üçü de birbirine karşı tetikteler. Özellikle de Ekrem ve Kemal.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok stratejik bir hamle geldi. CHP’li belediyeler ile ilgili yolsuzluk iddialarını ağzına almayan Kılıçdaroğlu, eski çirkin dili ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklendi. CHP belediyelerini topyekûn sahiplendi. “Hesap vereceksin.” falan gibi ipe sapa gelmez naralar attı.
Kılıçdaroğlu bu çıkışı ile Erdoğan’ı değil ama aynı anda hem Ekrem’i hem de Özgür’ü vurmuş oldu. CHP’lilere “İhtiyacınız olan dil bu dil, normalleşme falan değil.” dedi. CHP’nin ünlü kalemşorlarının hemen tereddüte düşüp “Belki de doğrusu bu.” demeleri, bu hamlenin karşılık bulduğunu gösteriyor.
Kemal Bey, 10 yılı aşkın süre boyunca CHP’yi siyasetsiz ama bol sloganlı bir nefret çizgisine sürükledi ve oraya mahkûm etti. Şimdi bunun farkında olduğu için herkese birden mesaj veriyor “Ben sizin babanızım, bana ve bu tarza mecbursunuz.” diyor.
İşte Ekrem’in açmakta zorlanacağı kilit de bu. Çünkü birincisi, kendisi de o nefret dilinin bir sonucudur. İkincisi, kariyeri için kendi partisine üst üste çok fazla operasyon çekti, perde arkasında Ekrem’in olduğu bilinen manevralar CHP’lilerde bıkkınlık ve kaygı yaratmaya başladı.
CHP’de zemin her zaman kaygan olmuştur. Ama şu ara Şengül Hamamı’nın sabunlu mermerlerinden beter hâle geldi. Bakalım kim düşecek, kim ayakta kalacak?