Geçtiğimiz pazar günü Özgür Özel, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu Ankara’da bir araya geldiler. Dışarıya söylenen, toplantının sebebinin cumhurbaşkanı adaylığı konusu olduğu idi.

Daha ziyade İmamoğlu-Özel kliğine yakın kaynaklar tarafından piyasaya sürülen bu bilgi, yalan değil ama gayet eksikli. Çünkü toplantının asıl sebebi, Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz cuma günü yaptığı konuşma.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması CHP’de deprem etkisi yarattı. Özellikle de CHP yönetiminin seçime bunca yıl varken halkın sorunları ile değil aday konusu ile uğraşmasını eleştirdiği kısım İmamoğlu-Özel kliğinde paniğe yol açtı.

Hatırlarsanız geçtiğimiz hafta, koskoca CHP’nin bir tek adamın kariyer planlarına hapsolduğunu, böyle giderse partinin bölünmeye sürükleneceğini yazmıştım. Bunu son iki haftadır televizyonlarda da defalarca dile getirdim. Türkiye’de siyasetin dengelerini ve halkın tabiatını az çok analiz edebilen bir göz bu tespiti yapabilir. Zaten fikrimi destekleyen en önemli unsur, CHP’liler arasında gördüğüm huzursuzluktu.

CHP’nin tabanı da önde gelen pek çok ismi de bu tartışmadan son derece rahatsız olmuşlardı. Üstelik rahatsız olanlar arasında belirli bir isme angajmanı olmayanlar çoğunluktaydı. Adaylık tartışmasını normal bulanlar, İmamoğlu’nu ölümüne destekleyen küçük bir gruptan ibaretti.

Kılıçdaroğlu’nun eleştirileri tam da bu huzursuzluğun dışa vurumu oldu. Kemal Bey, daha önce de CHP’nin mevcut yönetimini eleştirmişti ama o eleştiriler bu kadar etkili olmamıştı. Şimdiki sözlerin etkisinin sebebi zamanlamasıydı. Parti baştan ayağa huzursuzken âdeta genel başkan gibi davranan ve belediye işlerini tamamen bırakmış olan İmamoğlu, CHP’lilerden bile sert eleştiriler alırken Kılıçdaroğlu noktayı koydu.

Ankara toplantısındaki “birlik-beraberlik” görüntüsü işte bu darbenin paniği ile organize edildi. Herkese ama özellikle de partililere “Merak etmeyin birlikteyiz, çatışma yok.” mesajı verilmek istendi.

Oysa gerilimin en üst düzeyde olduğunu, CHP Genel Merkezi’nin üzerinden uçan kuşlar bile görüyor. İmamoğlu, -hâlâ tam olarak anlaşılamayan sebeplerden ötürü- “Beni aday ilan edelim.” diye bastırıyor. Yavaş ise hiç oralı değil. Onun da adaylığı kafasına koyduğu kesin. Özgür Özel, dengeyi sağlayan genel başkan rollerine yatsa da İmamoğlu ile beraber olduğu, onun sözünden -hiç değilse şu aşamada- çıkamayacağı biliniyor.

İşte bu gerilim altında sözde birlik beraberlik masası kuruluyor… Her zamanki sevimli fotoğraflar veriliyor, işareti alan CHP kalemşorları “yüzyılın masası” diye manşet atıyor!

Yüz yıl mı bin yıl mı bilemem ama masanın, birliği değil, ayrılığı haber verdiğini söyleyebilirim.

Toplantının başında İmamoğlu, dünya siyasetinden, bölgesel gelişmelerden falan söz etmeye başlayınca Mansur Yavaş müdahale ediyor, “Bu konuları konuşmak için toplanmadık, konumuz belli, dünya siyaseti de gündemimiz değil.” diyerek İmamoğlu’nu bozuyor. Özgür Özel, şirinlik yaparak durumu kurtarmaya çalışıp “ön seçim” vs. deyince de çok sert ve çok net bir yanıt veriyor; “Ön seçime karşıyım, şimdiden aday açıklanmasına da karşıyım.” diyor ama sözleri burada bitmiyor. Asıl bombayı daha sonra patlatıyor; “Aday olmak konusunda kararlıyım, ben aday olacağım.” diyor.

Ekrem Bey ve Özgür Bey, deyim yerinde ise alı al, moru mor oluyor. Özgür Bey, “Biraz daha oturalım, toplantı çok kısa sürdü görüntüsü oluşmasın.” diyor. Toplantıdan sonra özellikle Ekrem Bey’in pek sinirli olduğu görülüyor hatta bir yerleri arayıp Genel Başkan’ı şikayet ediyor…

            Daha fazla detay var da şimdilik burada keselim… Özetle, Kılıçdaroğlu’nun iki cümlesi bütün ekibi dağıtmış gibi görünüyor.