Bu aralar güzel yurdumun efsanelerine, yaşanan hikâyelerine, dramlarına merak sardığımı daha önce söylemiştim. Acı sonla biten hikâyeler daha çok olmuş. Bazılarının yürek parçalayan hikâyeleri olmuş. Ebeveynler bağrına taş basmış. Kahrından ölenler olmuş. Bugün Amasya’dayız…

AYNALI MAĞARA EFSANESİ

Amasya'da geçen bu efsaneye göre, kralın güzelliği dillere destan olan kızı, evlilik çağına geldiğinde babasının isteği üzerine yüzünü peçeyle kapatır. Kral, kızının peçesini kaldırınca güzelliğine karşı koyabilen, güzel bir yüzden daha fazlasını görebilen kişinin onun kocası olabileceğine karar verir. Duyuru yapılır ve herkes beklemeye başlar…

DUYAN AMASYA’YA GELİR
 

Bu haber üzerine, Amasya'ya çok sayıda cesur genç bekâr gelir. Prensesin yüzünü görmek için Amasya Meydanı'nda kurulan tahta gelen gençler, dizlerinin üzerine çöküp kızın peçesini kaldırır kaldırmaz güzelliğine kapılır. Bu, günlerce devam eder. Ta ki bir gün çok fakir ama cesur bir genç şansını denemek istediğini söyleyene kadar. Genç adam, güzel prensesin peçesini kaldırdığında o kadar heyecan verici ve aydınlatıcı bir güç ortaya çıkar ki bu enerjiden dolayı ikisi de ölür ve etraflarını ateş sarar. İki gencin cesedi ise kasabanın dışındaki bir mağaraya gömülür. Mezarlarının kayalık olan yüzeyi, güneş vurduğunda prensesin güzel yüzü kadar parlar.

KÜTAHYA KALESİ EFSANESİ

Efsaneye göre, Kütahya'da bir zamanlar devler yaşıyormuş. Bir gün liderleri Nemrut Dağları'ndaki kayaları şimdi Hisar Tepesi olarak bilinen yere taşıyabilmeleri için omuz omuza sıraya girmelerini söylemiş. Devler daha sonra bir kale inşa etmeye başlamışlar. Fakat duvarların yükselmesi ve yolların elleriyle kazılması uzun zaman almış.

ESANE BU YA…

Bu sırada bin yaşında olan devin 300 yaşında olan bir oğlu çalışırken aniden ölmüş. Ölüme ilk kez tanık olan dev, çok üzülmüş ve yaptığı kaleye bakarak “Ölümün bu bölgede olduğunu bilseydim asla bir taş üstüne taş koymazdım.” demiş.

İSTER İNANIN, İSTER İNANMAYIN…

Genelde bu şekilde anlatılır. İster inanın, ister inanmayın. Masallar bile şu şekilde başlar. Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…

Hayal gücünü zorlayan sözler. Ağızlar açık dinlenir. “Yok artık!” denir masalın içinde sıkça. “Bu nasıl olmuş?” diye de sorgulanmaz. Dinleyenler, efektlerle dolu bir sinemadan çıkmış gibi olur masalın sonunda. Yarıda kaldığında biraz sinirlenilir hatta. Anlatıcı, masalın tamamını anlatması için ikna edilir. Günün sonunda uykuya dalar iken masalla ilgili kıssaları hatırlar çocuklar. Ütopik durumlar normalmiş gibi gelir. Zaman gelir geçer. Ve yıllar, yılları kovalar.

Koca bir ömür, birkaç dakika gelir insana.

Mazide kalanlar hatırlanır, dedem anlatırdı diye…

Yeniden görüşmek üzere…