İzlediğimiz tarihî filmlerde, salgın hastalıklar da zehirlenmeler de hep doğadan toplanan otlarla tedavi ediliyor. Dönemin beyleri ve padişahlarının hem kendi şifacıları hem de halk için ayrı şifacılar vardı. Bilinmeyen hastalıklar türüyor ve şifacılar yurdun dört bir köşesinde hastalıklar için tedavi yöntemi arıyordu.

Anlatacağım hikâyedeki Hıdır Dede, 13. yüzyılda insanların sevgi ve saygısını kazanmış önemli bir derviş olarak nam salmıştı. Hikâyenin nesilden nesile aktarılacak olan kısmı, padişahın rahatsızlanmasıyla ortaya çıktı.

PADİŞAHIN ELİNDE YARA ÇIKINCA…

Efsaneye göre zamanın padişahının parmağında bir yara çıkar ve o çağın tıbbi olanaklarıyla iyileştirilemez. Yarayı iyileştirecek hekim bulmak için dört yana haber salınsa da olumlu bir sonuç alınamaz. Padişahın iyileşmekten umudunu kestiği günlerden birinde saraya şu haber gelir: Taraklı Yenice karyesinde ikamet eden Hıdır Dede adında bir derviş var. Bulsa bulsa padişahın derdine bu derviş çare bulabilir. Bu sevindirici haberi alan padişah, dervişin İstanbul’a getirilmesi için ferman çıkarır. Bu işle görevlendirilen Tatar, Taraklı’da Hıdır Dede ile karşılaşır. Tatar, İstanbul’a birlikte gitmeyi teklif eder. Ancak derviş, “Var sen atına bin, git. Ben kendim gelirim.” der. Hıdır Dede, seccadesini yola salıp “Ya Allah!” diyerek çok kısa sürede saraya gelir. Padişahın karşısına çıkarılan derviş, “Padişahım seninle birlikte iki rekât hacet namazı kılacağız. Seccadelerimizin altında bir tür ot bitecek. Merheminizi bu ottan yapacağım. Yaranız sabah olunca Allah’ın izniyle iyi olacak.” der. İkisi birlikte seccadelerini yere serip namaza dururlar.

SECCADENİZİ KALDIRIN PADİŞAHIM

Namaz bitince Hıdır Dede padişaha, “Seccadenizi kaldırın padişahım!” der. Padişah seccadesini kaldırınca ot bitmediği görür. Hıdır Dede’nin seccadesinin altında ise otlar yeşermiştir. Hıdır Dede, bu ottan yaptığı merhemi padişahın parmağındaki yaraya sürünce yara kısa zamanda iyileşir. Padişah, yaptıklarına karşılık Hıdır Dede ve evlatları için bir ferman yazdırır. Bu fermana göre Hıdır Dede ve evlatları, askerlik, vergi ve öşürden muaf tutulur.

HIZIR DEDE TÜRBESİ

Taraklı halkı, hastalıklarının geçmesi veya dileklerinin gerçekleşebilmesi için Sakarya Taraklı’da bulunan Hıdır Dede Türbesi’ni ziyaret eder. Haziran ayının ilk haftası burada pilav şenliği yapılır. Ziyaretçiler kurban ve lokmalarıyla buraya gelerek kurban kesip lokma dağıtmayı büyük sevap sayar. Bu lokmaların dertlere deva, hastalara şifa olacağı yönünde bir inanç vardır.

AĞAÇ BABA’NIN VASİYETİ

İlçeye adını veren Sakarya’daki Erenler Tepesi, aynı zamanda Ağaç Baba’nın yattığı yerdir. Efsaneye göre Ağaç Baba, baharda ormana iner, boş tarlalarda ağaç yetiştirirmiş. Ağaç Baba’nın diktiği ve yetiştirdiği ağaçları kesen veya zarar verenlerin başları ise bin bir bela ve felaketten kurtulamazmış. Bu yüzden kimse ormanlara el süremezmiş.

Ağaç Baba’nın vasiyeti

Hayatını ağaç dikmeye adayan Ağaç Baba, ölüm döşeğindeyken çevresindekilere şu vasiyeti etmiş: “Benden sonra çocuklarınızın mutlu, topraklarınızın verimli olmasını istiyorsanız ağaçlarıma dokunmayın. İki dünya mutluluğu bulmak istiyorsanız benim gibi ağaç dikin. Benim hayır duamı almak, dünya ve ahiretinizi mamur etmek istiyorsanız ağaç dikin…”
 

Ağaç Baba öleli yıllar, yüzyıllar olmuş. Ama ölmeyen, halk arasında yaşayan bir vasiyeti olmuş.