Dördüncü nesil (4G) internet bağlantısı, akıllı telefon devrimini ve mobil uygulama ekosistemini destekleyerek gündelik yaşamımızı ciddi biçimde dönüştürmüştü. Ne var ki teknoloji yerinde saymıyor ve şimdilerde 5G, hatta konuşulan 6G konsepti, tartışmaların odağında. Asıl soru şu: 5G gerçekten de beklenildiği kadar “oyun değiştirici” mi olacak? Yoksa fazla abartılmış bir “marketing” hamlesiyle mi karşı karşıyayız?

Öncelikle 5G teknolojisi, hız ve gecikme süresi (latency) bakımından bugünkü mobil internetten çok daha yüksek performans vadediyor. Bunun anlamı, yalnızca hızlı indirme veya yüksek çözünürlüklü video izleme konforu değil. Düşük gecikme süresi, anlık veri aktarımının kritik olduğu otonom araçlar, sağlık hizmetleri (örneğin uzaktan cerrahi) ve endüstri otomasyonları için oldukça önemli. Pek çok uzman, 5G’nin yaygınlaşmasıyla Nesnelerin İnterneti (IoT) uygulamalarının ve akıllı şehir projelerinin ivme kazanacağını belirtiyor. Örneğin, trafik lambaları, sensörler ve sürücüsüz araçlar arasındaki iletişimin kusursuz olması, ancak böyle yüksek hızlı ve düşük gecikmeli bir alt yapıyla mümkün olabilecek.

Buna karşılık, 5G teknolojisiyle ilgili kaygılar da yok değil. En çok gündeme gelen konulardan biri sağlık üzerinde olası etkileri. Bazı kesimler, yüksek frekanslı dalgaların insan sağlığına zarar verebileceğinden endişe ediyor. Resmî kurumlar ve bilimsel çevreler ise, bu dalgaların mevzuatlarla belirlenen sınırlar dahilinde kullanıldığı sürece ciddi bir tehlike oluşturmadığı görüşünde. Ancak yine de uzun vadede nasıl bir etki yaratacağı kesin olarak bilinmiyor. Ayrıca, 5G altyapısının kurulumu ciddi maliyetler gerektiriyor. Baz istasyonlarının sayısının artması ve her yerde verimli çekim sağlanması uzun süre alabileceği gibi, bu duruma ayrılacak bütçe de tüketicilerin ödeyeceği hizmet bedellerini yükseltebilir.

Başka bir boyut da veri güvenliği meselesi. Yüksek hızlı ağlar, aynı zamanda siber saldırılara daha geniş bir zemin de yaratabilir. İnternete bağlı milyarlarca cihazın (akıllı ev sistemleri, otonom araçlar, endüstriyel kontrol mekanizmaları) birbiriyle haberleştiği bir dünyada güvenlik açıkları her zamankinden daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla, 5G’nin getireceği harika olanakların yanında, yüksek düzeyde şifreleme ve güvenlik protokollerine duyulan ihtiyaç da artacak.

Köşe yazısı perspektifinde, 5G’nin “devrim mi, evrim mi?” sorusu yanıtı hâlâ tartışmaya açık. Elbette 4G’nin üzerine koyan büyük bir sıçrama söz konusu, ancak altyapının hemen her yerde yaygınlaşması zaman alacak ve maliyetli olacak. Büyük şehirler bu konuda öncü olurken, kırsal bölgeler ya da gelişmekte olan ülkeler 5G nimetlerinden faydalanmakta geç kalabilir. Yani, dijital uçurum dediğimiz mesele daha da derinleşebilir. Bazı uzmanlar, 5G’nin özellikle endüstriyel kullanımda, otomasyon ve robotik uygulamalarda çok büyük fark yaratacağını, sıradan tüketicinin ise “çok daha hızlı internet” boyutunda bir konforla yetinebileceğini söylüyor.

Özetle, 5G ve sonrası için söylenecek en net şey, bağlantı teknolojilerinin her geçen gün daha kritik hale geldiğidir. Artık bankacılık işlemlerinden eğitim sistemine, sağlık hizmetlerinden enerji dağıtımına kadar her şeyin omurgasını internet oluşturuyor. Bu altyapının hızlı ve güvenilir olması, ekonominin ve toplumun geleceği için olmazsa olmaz. 5G bunu vaat ediyor, ama yönetilmesi gereken riskleri ve yatırım ihtiyacı büyük. Dolayısıyla, bizi “yüksek hızlı”, “düşük gecikmeli”, “süper konforlu” bir iletişim ağı bekliyor olabilir; ancak aynı zamanda veri güvenliği, maliyetler ve erişilebilirlik gibi konularında çok daha kritik adımların atılması şart. Eğer bu adımlar doğru atılırsa 5G, gerçek anlamda bir “oyun değiştirici” kimliğine kavuşabilir.