Girit’in büyülü atmosferi, arkeolojik dünyaya yeni bir sır daha sundu. Kasteli beldesi yakınlarındaki Papoura Tepesi’nde 4 bin yıllık gizemli bir yapı ortaya çıkarıldı. Bu antik yapı, labirent benzeri duvarlarıyla geçmişin gölgelerinden günümüze uzanan bir bilmeceyi barındırıyor.

Minos uygarlığının zirvesine ait olduğu düşünülen söz konusu yapı, dikkati çekici mimarisiyle efsanevi Kral Minos’un labirentini andırıyor. Yunan Kültür Bakanlığı yetkilileri, 48 metre çapındaki devasa yapının, sekiz ayrı taş halkadan ve bu halkaları birbirine bağlayan küçük duvarlarla oluşan odacıklardan meydana geldiğini belirtiyor. Tam anlamıyla bir labirent görünümündeki yapının hangi amaçla inşa edildiği ise büyük bir soru işareti.

Minoslar, MÖ 3000-1100 yılları arasında Girit’te büyük bir uygarlık kurmuş; çanak çömlekten heykelciğe, mücevherden fresklere kadar pek çok sanat eseri bırakmışlardı. Yazı dilleri hâlâ tam olarak çözülememiş olan bu uygarlık, 20. yüzyılın başlarında Sir Arthur Evans’ın çalışmalarıyla yeniden keşfedildi. Söz konusu yeni keşif ise Minos medeniyetinin bilinmeyen yönlerini aydınlatma potansiyeline sahip.

Papoura Tepesi'nde bulunan yapının merkezinde 15 metre çapında bir ana bölüm yer alıyor; çevredeki uzantılar ise farklı bölmeleri oluşturuyor. Bulunan seramik parçaları, yapının Minos uygarlığının parlak dönemlerinden biri olan MÖ 2000-1700 yıllarına ait olduğunu gösteriyor ancak yapının tam olarak ne amaçla kullanıldığı hâlâ araştırılıyor. Hayvan kalıntılarının varlığı, buranın periyodik olarak düzenlenen ritüel şölenler için kullanılmış olabileceğine işaret ediyor. Bu şölenlerde toplumun bir araya geldiği; yiyecek ve adak sunularının yapıldığı tahmin ediliyor.

Gizemli yapının keşfi, Girit'te inşa edilmekte olan yeni uluslararası havaalanı projesini de etkiliyor. Havaalanının gözetleme radarları için seçilen tepenin tam üzerinde yer alması, projenin seyrini değiştirebilir. Kültür Bakanı Lina Mendoni, bu eşsiz keşfi korurken havaalanı projesine de devam edilebileceğini, radar istasyonu için alternatif bir yer belirlenebileceğini vurguluyor.

Adadaki arkeolojik alanlar, turizm açısından büyük öneme sahip ancak ziyaretçi yoğunluğu, bu alanların korunması konusunda zorluklar yaratıyor. Atina’daki Akropol’de olduğu gibi, Girit’te de ziyaretçi sayısının sınırlanması gerekebilir. Geçmiş ile gelecek arasında bir denge kurmak, bu antik yapının korunması ve araştırılması için hayati önem taşıyor. Arkeologlar, yapının tam olarak hangi amaçla kullanıldığını anlamak ve daha fazla bilgi edinmek için çalışmalarına devam ediyor.

Girit’in derinliklerinden yükselen gizemli yapı, antik dünyanın hâlâ keşfedilmeyi bekleyen sırlarını da gözler önüne seriyor. Binlerce yıl öncesinden gelen taş labirent, insanlığın geçmişine dair bilinmeyen pek çok öyküyü barındırıyor ve bizler, modern dünyanın karmaşasında bu antik bilmecenin ipuçlarını çözmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.