Son yıllarda şehrin sokaklarında yürürken mimari yapıların estetik detaylarına ne kadar dikkat ediyoruz? Bir binanın dış cephesinde ya da bir apartmanın asansör boşluğunda karşımıza çıkan seramik, rölyef ya da mozaik panoları fark ediyor muyuz? Belki çoğu zaman göz ucuyla gördüğümüz bu sanat eserlerinin gerçekte ne kadar önemli bir kültürel miras taşıdığını anlamadan yanlarından geçip gidiyoruz. İşte tam da bu noktada, sanat tarihçisi Nurtaç Buluç'un "Şehrin Panoları" projesi devreye giriyor ve bu eserlere hak ettiği görünürlüğü kazandırmaya çalışıyor.
1950-1990 yılları arasında Türkiye'nin farklı şehirlerinde yapılan seramik ve mozaik panoları belgeleyen bu proje, âdeta bir zaman kapsülü görevi görüyor. Bu eserler, dönemin sanatsal ve kültürel dinamiklerini yansıtıyor; ancak kentsel dönüşüm ve çeşitli ihmaller nedeniyle kaybolma tehlikesi altında. Nurtaç Buluç ve ekibi, bu eserleri yalnızca fotoğraflamakla kalmıyor aynı zamanda dijital bir arşiv oluşturarak araştırmacılara ve meraklılara rehber olmayı hedefliyor.
Bir sanat tarihçisi olarak bu projeyi hayata geçiren Buluç'un çabaları takdire şayan. Yalnızca fiziksel belgeler toplamakla kalmıyor aynı zamanda bu eserlerin hikâyelerini sosyal medyada anlatarak onları daha geniş bir kitleyle buluşturuyor. "Dönemlerinin kültürel hafızasını yansıttığını düşündüğümüz yapıları belgelemeye çalıştık." diyor Buluç. Bu cümlede bile projenin derinliği ve önemi net bir şekilde hissediliyor. Bu panolar, sadece süsleme öğeleri değil; şehrin ve o dönemin ruhunu taşıyan sanatsal izlerdir.
Ancak bu projeyi hayata geçirmek hiç de kolay değil. Özel mülkiyetlerde bulunan bu sanat eserlerinin fotoğraflanması için izin almak, zorlu bir süreç gerektiriyor. Kentsel dönüşüm tehdidi ise en büyük sorunlardan biri. Apartman sakinlerinin bu eserlerin tescillenmesinin binanın dönüşüm sürecini zorlaştıracağından endişe etmesi, bazen projeyi baltalayan bir faktör hâline gelebiliyor. Buluç'un da belirttiği gibi, sanat eserlerinin bir kısmı zamanla sökülmüş, tahrip olmuş ya da tamamen yok olmuş durumda. Ancak tüm bu zorluklara rağmen "Şehrin Panoları" projesi, bu eserleri yeniden keşfetmeye ve kaybolmalarını önlemeye yönelik bir umut ışığı.
Şehrin sokaklarında bir daha yürürken belki de bu kez gözlerimizi açarız. Binaların cephelerinde ya da asansör boşluklarında saklı kalan bu sanat eserlerine daha dikkatle bakarız. Çünkü Nurtaç Buluç'un bu çabaları sayesinde, sanat sadece müzelerde değil; her an yanı başımızda, sokaklarımızda yaşamaya devam ediyor.
Böyle projeler, kent hafızasının korunması ve geleceğe aktarılması açısından büyük bir önem taşıyor. Ve belki de bir gün, bu eserleri yeniden görüp takdir etmek için şehirde bir sanat turu düzenlendiğinde, bizler de bu eserlere hak ettikleri değeri vereceğiz.
İşte, şehrin panoları artık sadece geçmişin bir parçası değil; bugünün ve yarının sanatında da kalıcı bir iz bırakıyor. Şehirde sanat, gözlerimizin önünde, bazen gizli ama her zaman var.