Bir düşünün, günümüzde şehirlerarası yolculuğa çıktığınızda yol boyunca karşınıza çıkan trafik tabelaları olmasa ne kadar zorlanırdınız? Hangi yöne sapmanız gerektiğini ya da varış noktanıza kaç kilometre kaldığını nasıl bilirdiniz? İşte, bundan yaklaşık 2 bin yıl önce Roma İmparatorluğu döneminde de seyahat edenler, benzer bir sorunla karşı karşıya kalıyordu. Ancak Roma'nın ileri görüşlü mühendisliği sayesinde, yollara yerleştirilen mil taşları, o dönemin "trafik tabelası" işlevini görüyordu.

Yakın zamanda bu eski çağın yol göstergeleri, Çorum'un Boğazkale ilçesindeki Boğazkale Müzesi'nde sergilenmeye başlandı. Kazılarda gün yüzüne çıkarılan bu sekiz Roma mil taşı, aslında tarihin tozlu sayfalarına sıkışıp kalmış ancak bugün hayranlıkla bakabileceğimiz önemli birer eser olarak karşımızda duruyor.

Roma mil taşları... Şimdiki trafik tabelalarına benzeyen, ama belki de daha anlamlı olan bu taşlar, yolculuk yapanların yollarını bulmaları ve ne kadar mesafe kaldığını öğrenmelerine yardımcı oluyordu. Boğazkale Müzesi Müdürü Resul İbiş, bu taşların hem askerî hem ticari amaçlarla kullanılan yolların ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtiyor. Düşünsenize, büyük Roma orduları bir yerden bir yere giderken yük arabalarıyla ticaret yapan tüccarlar bu taşları takip ediyordu.

Bu taşlar, sıradan taşlar değildi. Silindirik şekilleri nedeniyle birçok kişi onları Roma sütunlarıyla karıştırıyor. Ancak üzerlerine kazınmış Latince yazıtlar, bu taşların gerçek işlevini ortaya koyuyor. İmparator ve valilerin isimleri, yolların kimler tarafından yaptırıldığına dair bilgileri taşıyan bu yazıtlar, tarihe ışık tutuyor. Sadece bu kadar da değil. Roma mili cinsinden, bir yerden bir yere kaç mil kaldığını gösteren bilgiler de bu taşların üzerinde bulunuyor.

Bugün, Boğazkale Müzesi'nin bahçesinde sergilenen bu taşlar, ziyaretçilere antik Roma yollarında bir gezintiye çıkma fırsatı veriyor. Âdeta 2 bin yıl öncesine ait at arabalarının tozu dumana kattığı, orduların geçtiği, tüccarların bir maldan diğerine koşturduğu o zamanlara götürüyor insanı. Bu yollarda seyahat eden birinin, her mil taşında durup ne kadar ilerlediğini kontrol ettiğini hayal edebiliyor musunuz? Belki de günümüz navigasyon cihazlarının atasıydı bu taşlar.

Hattuşa ve çevresinde en az üç önemli antik yol bulunduğunu öğreniyoruz. Bu yollar, Roma İmparatorluğu’nun geniş coğrafyasında şehirleri ve kasabaları birbirine bağlayan kilit noktalardı. Tavium'dan başlayıp Yozgat ve Ankara'ya, oradan da Tokat'a kadar uzanan bu yollar, tıpkı günümüz otoyolları gibi bölgenin ticareti ve hareketliliğine katkı sağlıyordu. Hatta Çorum-Amasya yolu, o dönemde kullanılan rotalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Tarihin derinliklerinde yolculuk yapmak sadece antik yapılarla değil, bu yapıları nasıl kullandığımızla da ilgili. Roma mil taşları, bu anlamda bize geçmişin nasıl inşa edildiği ve geleceğin temellerinin nerede atıldığını gösteriyor. Eğer bir gün yolunuz Çorum'a düşerse Boğazkale Müzesi'ne uğrayın ve bu taşların hikâyesini dinleyin! Kim bilir? Belki de tarihin en eski yolculuğuna çıkarsınız.