Yunus Sayım, Karabük’ün Safranbolu ilçesindeki Yazıköy’de yaşayan emekli bir öğretmen. 72 yaşındaki bu değerli insan, yılların birikimiyle hayatın renklerini köyündeki bahçe duvarlarına taşıyor. Kendisini özel kılan ise resimlerinin arkasındaki hikâye ve amacının safiyeti: “Topluma bir mesaj vermek, insanları biraz gülümsetebilmek istiyorum.” diyor Sayım. Şöhret ya da maddi kazanç peşinde değil. Herkesin bu ülke için bir şeyler yapmasını diliyor ve o da kendi yetenekleriyle katkıda bulunuyor.

Yunus Sayım’ın hayatı, sanatı ve kökleri âdeta birbirine kenetlenmiş durumda. İlkokul yıllarında başlayan resim sevgisi, öğretmen okulunda aldığı özel derslerle pekişmiş. 1969 yılında kazandığı birincilik ödülü, onun resim yolculuğunun mihenk taşı olmuş. Ancak Yunus Sayım’ın sanatı sadece yarışmalarda ya da sergilerde sınırlı kalmamış; köyünün sokaklarına, bahçelere, duvarlara kadar yayılmış. Kendi deyimiyle geçmişi yaşatmak ve unutturmamak için çalışıyor. Bu, yalnızca bir sanatçının değil, aynı zamanda bir tarih anlatıcısının da görevi.

Bahçe duvarları, onun tuvali hâline gelmiş durumda. Duvarlara çizdiği resimler, Yazıköy’ün ruhunu yansıtıyor. Çocuklar, bayramlar, düğünler... Hepsi o duvarlarda can buluyor. Sadece resimler değil, bu resimlerin yanında yer alan özlü sözler de insanları derin düşüncelere sevk ediyor. Yunus Sayım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün portrelerini, Hz. Muhammed’in sözlerini ve köyün yaşamını unutulmaz çizgilerle ifade ediyor.

Ancak Sayım’ın çalışmaları yalnızca bugünü değil, geçmişi de kucaklıyor. Köyde yaşamış ve vefat etmiş yaklaşık 60 insanın isimleri ve lakapları, onun sayesinde bir duvarda ölümsüzleşmiş. Yunus Sayım, “Geçmişini unutan toplumların geleceği yoktur.” diyor. Gerçekten de bir toplumun hafızasını diri tutmak, geleceğini inşa etmek kadar önemli.

Yunus Sayım'ın resim yaparkenki sessizliği, belki de sanatının en derin özelliği. Onun sessizliği, bir dinginlik değil; aksine, hayal gücünün gürültüsüyle dolu. Eşi Ayşe Sayım, bu sessizliği ve yaratıcılığı büyük bir hayranlıkla izliyor. Ayşe Hanım, eşinin resim yaparken duyduğu keyfi ve sükûneti gözleriyle takip ederken ona zaman zaman fikir de veriyor. Bu destek, belki de Yunus Sayım’ın sanatı kadar değerli.

Ancak Yunus Sayım'ın hayali sadece bu duvarlarda sıkışıp kalmıyor. O, bu köyün daha geniş çevrelerce görülmesini, Yazıköy’ün Safranbolu’nun turizm rotasına eklenmesini arzuluyor. Çünkü bu köyün sokaklarında dolaşan her ziyaretçi, yalnızca birer bahçe duvarı değil, birer sanat galerisi geziyor aslında. Yunus Sayım'ın elleriyle hayat bulan bu eserler, köy kültürünü, tarihin izlerini ve bir halkın içtenliğini gözler önüne seriyor.

Kısacası, Yunus Sayım’ın sanatı, modern dünyanın karmaşasında unutulmaya yüz tutmuş değerleri bize hatırlatıyor. Sadece bir köy öğretmeni değil o; duvarlara hayat veren, insanlara umut aşılayan bir sanat elçisi. Hem resimleriyle hem de düşünceleriyle Yunus Sayım, bir köşeye sıkışıp kalmamış bir sanatçının en güzel örneği olarak karşımızda duruyor.

Onun resimlerinde ve sözlerinde, hepimiz için bir parça umut var. Ne mutlu ki bu umut köyü, sınırlarını aşmış, ilham vermek için bizim de yolumuzu bekliyor.