İstanbul’un Boğaz’a kıyısı olan en güzel ilçelerinden Üsküdar, şiirlere, deyimlere ve türkülere de konu olmuş. Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur… Atı alan Üsküdar’ı geçti… Camlarında yangın çıkan Üsküdar… Peki, “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” deyiminin hikâyesini hiç merak ettiniz mi?

Hemen anlatayım

Bolu Beyi’ne başkaldıran Köroğlu, bir gün atını çaldırmış. Köroğlu, değerli ve akıllı bir hayvan olan atını aramak için diyar diyar dolaştıktan sonra İstanbul’da satılık hayvanlar arasında kendi atını bulmuş. Onu tanımayan satıcıya, müşteri gibi görünmüş. Şöyle bir binip deneyeceğini, sonra satın alacağını söyleyerek ata atlamış. Hayvan da sahibini tanıdığından atı mahmuzlamasıyla şimşek gibi fırlayıp kaybolmuş. Kıyıya varınca da sala fazla para verip Üsküdar’a çektirmiş. Öfkesinden küplere binen at cambazına, kalabalıktan biri seslenmiş: "Beyhude çabalama. Atı alan Üsküdar’ı geçti. O adam, Köroğlu’ydu.”

CANIM İSTANBUL

Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Canım İstanbul’ şiirinden…

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ut gibi mi?
Cumbalı odalarda, inletir kâtibimi...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,
İstanbul...

‘Üsküdar’a gider iken’ kimin türküsüydü?

Melodi, İngiliz İmparatorluğu’ndaki İskoç Tümeni’nin resmî marşıydı. Kırım Savaşı (1853-56) döneminde İstanbul’a gelip Selimiye Kışlası’na yerleşen İskoç birliklerinin gayda takımı bandosu aracılığıyla Üsküdar semtinde yaygınlaşmış, Türkçe sözler yazılmıştı. Sömürgecilik döneminde, İngiltere Kraliyet Donanması aracılığıyla İngiltere’nin sömürgeleştirdiği coğrafyalara yayılmış ve son derece akılda kalıcı melodisiyle benimsenmiş. Kimi yerde savaş marşı kimi yerde de bizdeki gibi bir “aşka çağrı türküsü” sözleri yazılmıştı.

Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur,
Kâtibimin setresi uzun, eteği çamur.
Kâtip uykudan uyanmış, gözleri mahmur.

Kâtip benim, ben kâtibin, el ne karışır,
Kâtibime kolalı da gömlek, ne güzel yaraşır.

Üsküdar’a gider iken bir mendil buldum,
Mendilimin içine de lokum doldurdum.
Kâtibimi arar iken yanımda buldum.

Kâtip benim, ben kâtibin, el ne karışır,
Kâtibime kolalı da gömlek, ne güzel yaraşır.

Hoşça kalın, huzurla kalın…