“Siz bana bir fotoğraf getirin; ben size bir savaş getiririm”

Yukarıdaki söz, 1890’larda William Randolph Hearts’e ait gazete olan Morning Journal’da İspanyol-Amerikan savaşını çıkarmak için kışkırtıcı haberler yaptırmaya çalışırken Havana’daki muhabirinin, “savaşın çıkmayabileceği” yönünde bir haber telgrafı çekmesi üzerine Hearts, “Sen fotoğrafları temin et; ben savaşı temin ederim.” cevabını veriyor. Sonrasında ise Hearts, Kübalı yetkililerin Amerikalı kadınlara çıplak arama yaptıklarına dair düzmece çizimleri gazetesinde yayınlayarak istediği savaşı temin ediyor.

Savaşmanın evveli savaş çıkarmaktan geçer. Kitlesel iletişim araçlarıyla bu çağda kitleleri yanıltarak amaç ve hedeflerinize ulaşmanız mümkün.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın TBMM’de Genel Kurul’a hitap edeceği gün gözlerimiz Genel Kurul salonunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i göremedi.

Bu yokluk üzerine sosyal medyada hızlı bir şekilde CHP’ye yönelik “Filistin karşıtlığı” söylemleri yükseldi.

İlerleyen zaman diliminde Özgür Özel’in, ayağının kırıldığı söylendi.

Daha sonraki günlerde ayağı alçılı bir şekilde Can Atalay’la ilgili oturuma geldiğini gördük.

Ancak bu görüntüler dahi kamuoyunu tatmin etmemiş olacak ki Özgür Özel’e ait olduğu söylenen bir ayak röntgeninin görseli paylaşıldı.

Tabii iddialar hız kesmedi. Bu sefer sosyal medya üzerinden anonim olmayan ve gerçek kişilerin paylaşım yaptığı hesaplardan, CHP Genel Başkanı’nın ayağına kurşun sıkıldığı bir CHP içi hesaplaşmaya işaret edildi.

Bu vesileyle de parti içi hesaplaşmalara yeni bir örgüt boyutu eklenerek “CHP mafyası”na ilişkin bir çerçeve çizilmiş oldu.

FETÖ taktiğiyle söyleyecek olursak; “CHP mafyasına yakınlığı ile bilinen Özgür Özel’e parti içi infaz” adlı bir video çeksek, yayınlasak inananı o kadar çok olur ki…

Biraz daha FETÖ taktiklerini derinleştirebiliriz: “CHP içerisinde başını Mansur Yavaş’ın çektiği belediye makamlarında görev alan eski ülkücüler Özgür Özel’e göz dağı verdi!”

Bu dezenformasyonun ve yalanın sonu maalesef yok.

Siyasi partiler özellikle muhalefet, birbiriyle iletişimlerinde ve rekabetlerinde dezenformasyon sonrası süreçleri bir konfor alanı olarak kullanmaya başladılar.       

Mesela vatana ihanetleriyle meşhur olan FETÖ’cülerin çok kullandığı ve Batı istihbaratının elemanı olmuş ve kendilerini hunharca kullandıran gazeteci kılıklı ajanların çok kullandığı ilişkilendirme yoluyla dezenformasyon ve yalan kalıplarından birisini daha hatırlatalım; Ayhan Bora Kaplan ile yakınlığı bilinen Süleyman Soylu.

FB Başkanı Ali Koç’un MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaretinden yansıyan “17-25” takvim görüntüsünün akabinde Sakarya Ülkü Ocaklarının paintball aktivitesini silahlı eğitim olarak haberleştiren Birgün Gazetesi yazarı İsmail Arı da bu halkaya mensup olanlardan.

Anladığımız kadarıyla FETÖ ve iş birlikçileri, muhalefeti dizayn etmeye başladılar. Burada Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını vermek gerekiyor. CHP, tarihinde şu an olduğu gibi hiç bu kadar dezenformasyona açık ve maruz bir hâle gelmemişti.     

Zorlama ve ısmarlama dezenformasyonla devlet, adalet ve siyaset gemisini yürütemezsiniz.

Şu an her ne kadar Özgür Özel’in ayağı kırılmış olsa da uzunca bir süre boyunca kurşunlamış, hesaplaşma yaşanmış gibi iddialardan kurtulması zor olacak gibi.

Özellikle FETÖ’nün bu ülkenin başına musallat ettiği ve yabancı istihbarat örgütlerinin güdümünde profesyonelleştirdiği bu dönemde, kazandığı belediyelerin ve parti içi güç dengelerinin içerisinde CHP büyük bir güvenlik krizinin eşiğinde.

Bir tarafta cumhurbaşkanı adayı olmak için zeminin durumunu gözetmeksizin her tarafa cila çeken belediye başkanları, eski genel başkanın adamları, yeni genel başkanın varlık ve güç mücadelesi, İYİ Parti’den CHP’ye intikal eden ülkücülerin durumu gibi konular bir arada düşünülünce CHP her tarafa çekilmeye müsait bir hâle gelmiş görünüyor.

Maalesef muhalefetin güvenliğinin dahi siyaseten AK Parti ve iktidar olarak Cumhur İttifakı tarafından korunması gereken bir sürecin içerisindeyiz.

Türkiye’de muhalefetin zayıflığı ve eksikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır bahsettiği bir durumdur. Ancak muhalefet, hiçbir döneminde dezenformasyona bu kadar açık bir hâle gelmemişti.

Şimdi iktidarın önünde ülkenin bu kadar işi varken bir de muhalefetin güvenliğini tesis etmek ve muhalefet içindeki belli başlı isimlerin Batı istihbaratına karşı uyanık bir hâle getirilmesini tesis etme sorumluluğu duruyor. 

 Bu ülkenin işi bu muhalefetle, bu muhalefetin işi de bu savruklukla çok zor…