Bundan böyle “Hutbelerde dinsizliği öven şahıslar neden ismiyle anılmıyor?” ve “Camilerde neden adlarına Fatiha okunmuyor?” gibi son derece seviyesizce sözlerle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ve imam hatipleri suçlayamayacaklardır. İşte bu son yapılan kışkırtmalar ın etkisi son derece sönük kalmıştır.

Bu saldırgan ve dayatmacı ruh ile artık Hinduları çağrıştıran ritüelleri de yapamayacaklar. Bu çağdışı tapınma merasimleri bitecektir. Zaten Hindu kadınlar Kovid salgınından sonra tapınmış oldukları putları elleri ile kırıp bütün dünyaya çok önemli “putların devrildiği” mesajını vermişlerdir.

Bazı insanları ilahlaştırdıkları yetmiyormuş gibi bunların asla hata yapmaz, sorgulanamaz olduğunu da söyleyemeyecektir. Bu şekilde binlerce hatta milyonlarca beyni yıkanmış insan gerçeklerle yüz yüze gelecektir.

Sahte bir anti-emperyalist duruş namına; putçu ideoloji ve kadrolara yerli ve milli payeleri vererek yeni bir müttefik ilan edenler de geri adım atarak dine ve dindarlara saygı duymaya başlayacaklar. Bürokratik oligarşiye karşı bırakın karşı çıkmayı tam tersine ortak payda ve ittifak arayışına giren yapılar birer birer yıkılmaya başlayacaktır.

İslam’ın; namaz, oruç, zekât, hac gibi İslam’ın en temel şartlarına uyan insanlarla dalga geçenlerin yüzleri kızaracaktır. İmanın esaslarını inkâr eden bir hayat felsefesi ve pratiği içerisinde olan bu putperest anlayış sahipleri; şimdi kendilerini sorgulamaya başlayarak insanları aşağılamaktan vazgeçeceklerdir.

Ülkemizin kuruluş felsefesinden söz ederken seküler bir anlayışı ifade eden insanlar, bunun kocaman bir yalan olduğunu çünkü “Devletin dini İslam” olduğunu yazan bir anayasamız olduğunu ve Meclis’in açılışında; Kur’an hatimlerinden başka bir Türk geleneği olan Buhari kitaplarının okunduğunu bir daha asla unutamayacaklardır.

Evet, 1928 Yılında Anayasadan “Devletin dini İslam’dır” maddesi çıkarılmış ve 1936 yılında CHP’nin altı ilkesi anayasaya dâhil edilmiştir. Tarihten haberi olmayan kişileri; kurucu değerler adı altında bize bu ilkeleri benimsetmeye çalıştılar.

Tek parti yönetimini, demokrasi diye artık kimseye yutturamayacaklardır. Bundan sonra halkımıza deli gömleği giydirmeye çalışan bunaklar; başını öne eğip saygı duymaya başlayacaklardır.

Kimse Kur’an-ı Kerimimiz için (haşa) “gökten indiği sanılan bir kitap” ve Peygamberimiz (asm) hakkında “Arapoğlunun yavesi” diyemeyecek. Rakı bulunan sofralarda hafızlar için sarf edilen “beyni sulanmış” sözleri ile pozitivizm ve deizm arasında gidip gelen bütünüyle seküler ve son derece pragmatik siyasetçilerin artık bu şekilde konuşma imkanları kalmayacaktır.

Ankara Yenimahalle’de “hutbede bazı şahısların adı anılmadığı için” Cuma namazını sabote etmeye kalkışan provokatör bir grupla geçen yıllarda tanışmıştık. Ayrıca Trabzon Ortahisar’da cami duvarlarına asılan dev resimler de bunun tuzu biberi olmuştu. Fakat bu kışkırtmalar karşılığında hiçbir ceza almayan bu güruh artık eylemlerinde pervasız bir şekilde davranamayacaklardır. Son söz olarak şunu söyleyebilirim. Tokat yiye yiye artık aklımız başımıza geldi. Bundan sonra artık tokat atarken karşılıksız kalacağını zannedenler şimdiden düşünmeye başlamalı ve edepli bir şekilde kalmak şartı ile bu vatanda yaşayabileceklerini düşünmek zorundadırlar, vesselam…