Gençler bilmez lakin benim donanma hayatımda yaşadığım edepsizlikler daima hatırlanmalı tekrarlanmaması için önlem alınmalıdır. Hem geçmişimize ışık tutmak hem de bu memleketin içine kibrit suyu dökenleri deşifre etmek boynumun borcudur. Aksi takdirde yediğimiz lokmalar haram olur bu vatan hainlerinin suçlarına ortak olmuş oluruz… 28 Şubat 11997’den önce darbe lideri Kenan Evren, sık sık tv konuşmaları yapar dindarlar aleyhinde olmadık sözler söylerdi. Çoğu ahmakça ve dinde yeri olmayan bu sözler şımarmış ve şımartılmış darbe liderini iyice küstahlaştırmıştı. Orduda “dindar kıyımı” yapılmasını istiyor komutanlara baskı yapıyordu. Başta Hava Kuvvetleri Komutanlığı olmak üzere bir çok asker işkence de dâhil olmak üzere soruşturmalara uğradılar. Önce “şüpheli” sonra “sakıncalı” statüsüne alınarak ordudan atılıyorlardı. Hava Kuvvetlerine özenen Deniz Kuvvetleri de aynı haltı yemeye başlamış denizci komutanlarımızı ordudan atmaya başlamıştı. Ben o tarihlerde askeri okul öğrencisi idim. Namaz kıldığım için yüzlerce insan tarafından “aman ha, bak okuldan atılırsın” diye ikaz ediliyordum. Her şeye rağmen direndim ve namazımı terk etmedim. Nasıl oldu ise okuldan atmadılar. Bunun sebebini sınıfımda benim gibi açıktan namaz kılan olmamasına bağlıyorum. Çünkü birçok arkadaşım gizli olarak ve evlerinde namaz kılıyor bir kısmı ise Fetullah’ın tuzağına düşerek “ima ile namaz” adı altında uyduruk bir iş yapıyorlardı. Her halde bir kişiden bir şey olmaz diye düşünmüş olabilirler. Lakin bana çok baskı da yapılmış dünyayı zehir etmeye çalışmışlardır. Bahriye mektebinden mezun oldum lakin benden sonraki sınıfta sayısı onu bulan öğrenci namaz kılıyor, üstelik derslerinde de çok başarılı oluyorlardı. İşte bu arkadaşlarıma fırsat vermediler. Hepsini askeri okuldan atarak acımasız bir kıyım yaptılar.
Bu alçakların fenalıklarını şu nedenle anlatıyorum ki “Fetullah” denilen ahlaksız çete, bu darbeci ve din düşmanı generaller ve okul idarecileri tarafından semirtilmiş, büyütülmüştür. Onlar bu derce dindar kıyımı yapmasalar Fetullah’ın esamisi bile okunmazdı. Bunun unutulmaması gerekir… Kenan Evren’in darbeci generalleri, bukalemun gibi sinsi hareket ediyor renkten renge girerek dine olan düşmanlıklarını sürdürüyordu. Zavallı askerler bir bu darbecilerin bir de Fetullah’ın arasında kalmışlardı. Paralel yapı o dönemde “ordudan atılmak istemiyorsanız bize gelin, bizde namaz yok, başörtüsü yok, içki içer orucunuzu yiyebilirsiniz” diyerek birçok asker arkadaşımı tuzağına düşürmüştü.
O yüzden dinsizin hakkından imansız gelir, diyorum ya işte bu darbeci yapı zamanla güç kaybetti ve yerine paralel çete sadece askeriyede değil, emniyet, yargı ve iş çevrelerinde de azgınlaşmaya başladı. Hükümet ne yazık ki bunların ne kadar aşağılık insanlar olduğunu bilmiyordu. Paralel yapının birçok tuzağına onlar da düştüler. 28 Şubat 1997 döneminde benim gibi on bine yakın asker “gözünün üstünde kaşın var” der gibi “eşinin üstünde başörtüsü var” denilerek ordudan atıldı. Ordumuz bu iki dehşetli çetenin eline düşmüştü. Bir tarafta darbeciler diğer tarafta paralel yapı. Meydanı boş bulan bu şerefsizler sonunda birbirlerine düştüler. Edepsizliklerini, ahlaksızlıklarını daha dehşetli bir biçimde icraya soktular. Olan vatanımıza ve milletimize oluyor kanı beş para etmez alçaklar her türlü fenalığı yapıyorlardı. Öyle ki Deniz Kuvvetleri Komutanı, Başbakanlıkta bir yemekte “burada rakı yok mu?” diyerek küstahlaşacak kadar ileri gitmişti. Ne de olsa darbeci Evren’in yetiştirmesi idi. Milletin önünde utanmadan orucunu yiyen Evren’den sonra Güven Erkaya’nın rakıyı içerek zıkkımlanması onlara yakışan bir davranıştı. Devamı nasipse yarın...