Avrupa’nın özellikle Asya, Afrika, Hint alt kıtasında ve birçok sömürge ülkesinde “Oryantalizm” anahtarıyla açmayı başardığı bu inanç reformları İslam coğrafyasında ise şiddetle reddedildi ve yer yer bazı istisnai durumlar ortaya çıktıysa da İslam ümmeti dinde reformu kabul etmedi. Buna karşın İslam ümmeti, dinin esasına ve asli çerçevesine zarar vermeyecek, sosyal, siyasal ve ekonomik ıslahat için çaba sarf eden hareketlerin varlığına ise destek verdi.
Ancak tabii olarak Batı, İslam’ın peşini brakmamış müsteşrikleriyle (oryantalist)ve onlardan etkilenen ümmet içindeki reformistlerle, Hadis ve Sünnete, İslam şeriatına, İslam dinine zarar çabası gütmüştür. İşte bu çabalar uzun bir dönem ümmet içinde makes bulmamıştır. Ancak baktığımızda özellikle siyasal fitne ve savaş zamanlarında ümmet içindeki reform yanlısı müsteşrik varislerinin güçlenmeye başladığına şahit olmaktayız.
Aşağı yukarı bir asırdan beri savaş ve kriz dönemlerinde, yine çoğu Batı tarafından sevk ve kontrol edilen basın yayın medya kuruluşları, İslam dininin çağa ayak uyduramadığı, yetersiz kaldığı, fıkhın gereksiz olduğu, hadislerin mesnedsiz olduğu, tek başın Kuran-ı Kerim’in yeterli olduğu şeklinde algı operasyonları gerçekleştirmiştir.
Şimdiye kadar belirli oranda ve her seferinde biraz daha başarılı olan bu oyun, günümüzde ise had safhaya çıkmıştır. İslam dünyasında yaşanan kanlı savaş ve zulümler Batı menşeli medya ve müsteşriklerden etkilenmiş bir kısım zevatın yürüttüğü propagandalar müslümanları giderek daha az dindarlaştırmaya ve mümkünse dinden çıkarmaya yönelik algı operasyonlarıdır.
Müslümanların gerçek İslam’ı kaybetmeye başlaması durumunda ise karşılarında bulacakları şey, zamanımızın sömürge imparatorlukları tarafından elden ayaktan düşürülmüş ılımlı bir İslam modelidir. Müslümanların iman ve islam anlamında bugün en dikkat etmesi gereken hususlardan biri de işte bu tuzaktır.
“Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır” (Enfal 30)