Çevre; bir insanın icinde bulundugu ortamdır, mekândır. İnsanın çevresini evi, bahçesi, arabası, soluduğu hava, içtiği su, içinde yaşadığı kent ve beraber yaşadığı insanlar oluşturduğu gibi, toplumun bütün fertleri tarafından paylaşılan denizler, göller, nehirler, yollar, dağlar ve ormanlar da yine çevremizi oluşturmaktadır. İşte çevre derken, bizim ve diğer canlıların içinde yaşadığı tüm bu doğal ortamları anladığımız gibi, çevre kirlenmesiyle de bu doğal ortamların bozulmasını ve kirlenmesini anlıyoruz. Hava kirleniyor, denizler kirleniyor, ozon tabakası inceliyor, hayvan türleri yok oluyor. Ormanlar yakılıyor. İnsan temiz ve sağlıklı bir ortamda yaşaması gerekir. Tabiatın, yeşil alanların tahrip edilmesi sanayi atıkları sebebiyle suyun kirlenmesi, gıdaların bozulması havada zehirli gazların ve radyoakitif maddelerin oluşması, aşırı gürültü, alt yapı bozuklukları, araç trafiğinin yoğun ve düzensiz oluşu, çevre kirliliğini oluşturan sebepler arasındadır. Nüfusun artması ve teknolojinin gelişmesiyle bu güzel tabiat her geçen gün tahrip edilmekte, tabii/ekolojik denge bozulmakta ve bunun sonucu olarak insanların sağlıklı ve huzurlu yaşama ortamları giderek daralmaktadır.

Çevre kirliliği deyince, çevre krizine yol açan büıün maddî ve mânevî olumsuz faktörler anlaşılmalıdır. Kur’ân-ı Kerim’in, kâinatla ilgili olarak üzerinde ısrarla durduğu konulardan birisi de ekolojik denge meselesidir. Yaratılan her şeyin bir ölçü, düzen, adâlet ve denge içinde yaratıldığını insana sık sık hatırlatmaktadır. Aşağıdaki âyetler buna örnek verilebilir: “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışsızdır.” (Kamer, 54/49); “Yeri yaydık, oraya sâbit dağları yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.” (Hicr, 15/19) “Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkaran, buyruğu ile denizde akıp gitmesi için gemileri emrinize veren, ırmakları hizmetinize hazırlayan Allah’tır. Size devamlı faydası olan güneşi ve ayı hizmetinize veren, gece ile gündüzü de size hizmet ettiren yine Allah’tır.” (İbrâhim, 14/32-33) Görüldüğü gibi gökler, yeryüzü, denizler, güneş, ay, gece, gündüz, yeryüzünde biten ekinler, zeytin, hurma, üzümler ve her çeşit meyve ve bitkiler insanlar için yaratılmıştır. İnsanoğlu, emrine sunulan bu nimetlerden ancak çevreyi koruyarak istifade edebilir, çevreyi kirleterek, tahrip ederek istifade edemez.

Yüce Allah, insandan, tabiî çevresini ve kâinatı korumasını, onların tabiî ve ekolojik dengelerini bozmamasını istemektedir. Aksi takdirde, bizzat insanın kendisinin bundan zarar göreceğini şöyle ifade etmektedir: “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.” (Rûn, 30/41) Doğayı ve çevreyi korumak hayatı korumaktır. Peygamber Efendimiz çevreye, ağaç dikimine ve korunmasına çok önem vermişler, bizzat kendi elleriyle hurma ağaçları dikmişler ve ümmetini buna teşvik ederek şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da, kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse mutlaka onu diksin, bırakmasın.” (Müsned, c. 2. s. 184, 191) Ebu’d-Derdâ (r.a.) Şam’da ağaç dikmekteydi.

Yanına birisi yaklaştı ve hayretle: – Vay sen, Peygamber Efendimiz’in yakın arkadaşı olduğun hâlde, ağaç dikmekle mi meşgul oluyorsun? dedi. Ebu’d-Derdâ (r.a.) şu cevâbı verdi: – Dur bakalım, hakkımda böyle acele hüküm verme! Ben Rasûlullah (s.a.s.)’i şöyle buyururlarken işittim: “Bir kimse ağaç diker de o ağacın meyvesinden bir insan veya Allâh’ın mahlûkâtından herhangi bir varlık yerse bu, o ağacı diken kimse için sadaka olur.” (Müslim, Müsâkât, 7) Peygamberimiz şöyle buyurur: “Bir kişi bir ağaç dikerse, o diktiği ağacın meyveleri kadar Allah ona sevap yazar.” (Müsned, c. 5, s. 415) Peygamberimiz ormanların tahrip edilmesinin, gereksiz ağaç kesilmesinin büyük günah olduğuna işaret ederek: “Kim yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir ağacı boşuna ve lüzumsuz olarak keserse, Allah onu başaşağı cehenneme atar.” buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Edeb 158) Çevreyle ilgili önemli bir konu ise hayvanlara karşı iyi davranmak ve onları korumaktır. İnsanlar kişisel temizliğe dikkat ettikleri gibi yaşadıkları çevrenin de temiz olmasına dikkat etmelidirler. Bu önemli bir ahlâkî sorumluluktur. Başta ev olmak üzere, caddeler, sokaklar, mahalleler, şehirler, denizler, parklar, ormanlar, piknik alanları, yani her yer mutlaka temiz tutulmalıdır ve korunmalıdır. Dolayısıyla çevre sorunlarına duyarlı davranmak, bireysel ve toplumsal ahlâkî bir görevdir.