Disiplin, bireye kazandırılan alışkanlıklar yoluyla onu, kendisi ve çevresiyle uyumlu yaşamaya hazırlama sürecidir. Disiplin, sorumluluğu ve uyulması gereken kuralları öğretecek, iç denetim demek olan “ahlâk gelişimini” sağlar. İç denetim, dıştan gelen zorlamayla olmaz. Ancak sevgi temeline dayanan bir disiplin uygulamasıyla gerçekleşebilir. Disiplin, sorumluluğun içselleştirilmesiyle ilgilidir ve “ceza”yla eş anlamlı değildir.  Disiplinde amaç, kişinin öz denetimini sağlayabilmek, yani kendi kendisini denetleyebilme yeteneğini geliştirmektir. Aynı zamanda da disiplinden anlaşılması gereken, çocuğun toplum tarafından kabul gören bir ahlâk anlayışı ve sağlıklı tutumlar geliştirmesine yardımcı olmaktır.

Disiplin, çocuk eğitiminin bir parçasıdır. Bu nedenle çocuğun gelişiminde önemli rol oynar. Disiplin, aile içindeki denge ve düzenin oluşturulmasında büyük önem taşır. Ancak disiplin çoğunlukla “cezalandırma” ile eş anlamda değerlendirilir. Her ne kadar kelime anlamıyla “katılık” ve “kuralcılık” gibi kavramları çağrıştırıyorsa da gerçek anlamda disiplin, çocuğun topluma uyumu üzerine yoğunlaşmakta, davranışçı yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan disiplin, “düzenli ve tutarlı bir hayat” anlamına da gelmektedir. Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan ahlâk gelişimini sağlamaktır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz. Önemli olan içten gelen bir sorumluluk duygusunun oluşturulmasıdır.

Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi bazı ikilemleri içerir. Bir yandan çocuğa kuralların tutarlı bir şekilde verilmesi gerekir. Öte yandan katı bir şekilde uygulanan kararlar hoşnutsuzluğun oluşumuna neden olabilir. Çocuklar bazen ebeveynin esnek davranmasını bekler. Bu yüzden disiplin konusunda  eşler birbiriyle konuşmalı, ortak bir strateji geliştirmelidir. Önemli kararları mutlaka beraber almalıdırlar. Arada çelişkiler ve zıtlıklar olursa çocuk, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlayamaz. Bu durum çocuğun davranış olarak kararsız, çekingen, çelişkili ve tutarsız olmasına yol açar. Anne-babanın mümkün olduğu kadar birbirlerini desteklemeleri, tutarsız davranmamaları, çocuğun yanında birbirlerinin uygulamalarını eleştirmemeleri gerekir. Disiplin, sevgi ve şefkatle beraber olmalıdır.

Ödül ve Cezada Tutarlılık

Anne ve baba, çocuklarının bir davranışı üzerine ödül ya da ceza vermeye karar verdilerse bunu çocuğa açıklamadan önce aralarında konuşup, uzlaşıp ortak bir tavır geliştirmelidir. Örneğin çocuğun yanında iken baba, annenin verdiği cezayı ya da ödülü fazla bulduğunu ifade ederse çocuğun kafası karışır. Aslında eğitimde esas olan ödüldür. Ödül yani olumlu pekiştirme yetersiz kalırsa cezalandırma gerekebilir. Güzel bir ceza baskı, şiddet, korkutma, tehdit ya da sindirme değil; kişiyi sevdiği bir şeyden mahrum bırakmaktır. Cezaya ağırlık verilirse çocuk “Ne yaparsam cezadan kurtulabilirim?” diye düşünür. Hâlbuki çocuğun zihnine şunu yerleştirmek gerekir: “Doğru olan ne? Doğru olanı yapayım.” Çocuğu suçluluk duygusuyla değil güven duygusuyla eğitmek gerekir. “Ceza almamak için değil, doğru olduğu için bunu yapacaksın ama yapmazsan bir bedel ödeyeceksin” diyen ve bunu tutarlı bir şekilde uyguluyabilen aileler daha sağlıklı çocuklar yetiştirir.

Ceza ve ödül yöntemi, İslâm eğitim sisteminin benimsediği önemli bir eğitim metodudur. Cennet ve cehennem, ceza ve ödülle ilgili Kur’ân âyetleri, Peygamberlerin sakındırdığı ve yönlendirdiği işler, bu yöntemin İslâm eğitim sisteminde ne denli genişçe kullanıldığını gösteren birer göstergesidir. Yüce Allah, kitabında şöyle buyuruyor ‘’İman edip sâlih ameller işleyenlere, kendileri için; altından/zemininden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!”( Bakara, 2/25)   Birçok şekilde ödüllendirme yapabilirsiniz. Bazen dertleşerek, bazen sevgi dolu bir sözcük söyleyerek, bazen bir gülücük, bir hikâye anlatmak veya bir kitap almak, şeker veya bir oyuncak almak, not defteri, top, kalem, madalya veya basit bir alkışlamak, âferin demek, takdir etmek, kusursuz birer ödül olabilir. Bir baba, anne, kardeş, arkadaş ya da bir öğretmen olarak, ödüllendirmek istediğiniz kişinin durumunu ve ödüllendirme sebebini göz önünde bulundurarak, birçok şekilde karşınızdaki insanı ödüllendirebilirsiniz.

Çocuğa Dayak Atmalı mı?

Dayak, çocukları disiplin altına alabilmek için sık kullanılan metodlardan biridir. Yetişkinler çocuk üzerinde otorite kurabilmek için bazen biraz daha düşünüp daha iyi yollar aramaya gerek görmeden, bazen de doğru terbiye yolunu bulmakta yetersiz kalarak dayağa başvururlar. Bu tür disiplin ülkemizde çok uygulanır. Ancak bu usulün zayıf vicdan ve ahlâk gelişimine yol açtığı bilinmektedir. Dayak “cennetten çıkma” değildir. Bugünün insanı bağımsız düşünebilmek, her duruma uyacak esnekliğe sahip olmak zorundadır. Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz, katı olur.

Çocuğu döverek veya şiddet kullanarak cezalandırmak çocukta zayıf vicdan gelişmesine yol açar. Çünkü:

Bir kere, çocuk bir yaramazlık yaptığı zaman dayak yerse,  yaptığının  karşılığını  ödemiş  demektir. Yaptığını tamir etmek ve onun kötü sonuçlarını düzeltmek için düşünmesine veya başka bir şey yapmasına gerek kalmamıştır.

Dövülmek çocukta ana-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Dolayısıyla çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu öğrenip kendini suçlu göreceğine, kendini döveni suçlar. Suçluluk hissetmek yerine mağdur ve suçlayan durumuna geçer.

Çocuğun, ana-babadan daha güçsüz, daha âciz olduğunun bu şekilde yüzüne vurulması onu utandırır, onlara güvenini sarsar.

Çocuk  ana-babasının  davranışını  taklit  edip problemlerini saldırganlıkla çözmeye çalışır, kızdığı zaman o da bir başkasını döver. Böylece fizikî ceza, çocuğa vicdanlı olmamayı öğretir. Dayağa alışan çocuk, başkalarıyla sürtüşmesini sözle halledemez; o da dayağa, dövüşe, şiddete kolayca başvuran biri haline gelir.   

Çocuk terbiyesinde dayağın, tokadın hiç yeri yok mudur? Arada ufak bir tokadın bu tarz şiddetten farklı olduğunu da söyleyelim. Bazen birçok aile, son çare olarak çocuğuna  “bu kdar yeter artık!” demenin bir yolu olarak bir tokat atmayı faydalı bulabilir. Her şey darmadağın olduysa ve yapacak başka birşey kalmadıysa; bu, çocuğun çok ileri gittiğini gösteren şok edici bir taktik olabilir. Çok kullanılırsa bu yolun etkisinin kaybolacağını da unutmayalım.  Sonuç olarak diyebiliriz ki; çocuğa ceza vermeden önce onu dinlemeli. Bu şekilde kendisine savunma imkânı tanımak, ona yapılacak haksızlığı da önlemiş olur. Bu tarz davranma ile çocuğun cezayı daha kolay kabullenmesi sağlanır. Önleyici tedbir olarak, ne istenildiği çocuğa açık açık belirtilmelidir. Çocuk eğitiminde amaç, çocuğun kendi kendine yetmesi ve kendi kendine karar vermesini sağlamaktır. Çocuk eğitiminde güven esas olursa, diyaloglar iyi işlerse, korku, ceza ve dayağa gerek kalmayacaktır.