Dünya hayatının cazibesine kapılarak Allah’a kulluk yapmayanlara, O’nun emir ve yasaklarına uymayanlara, İslâm’ın hükümlerine karşı çıkanlara Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İşte bu size vaad edilen cehennemdir. Küfür ve inkârınız sebebiyle, yaptığınız kötülüklere karşılık bu gün girin ateşe (cehenneme)” (Yâsin, 36/63-64) denilecektir. “Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz.” (A’râf, 7/172); “Peygamberleri müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdik ki, peygamberler geldikten sonra, insanların Allah’a karşı herhangi bir bahaneleri olmasın.” (Nisâ, 4/165)


Bu gerçekleri Allah Teâlâ bizlere bildirmektedir. Dünyaya dalmamak, dünya hayatına aldanmamak esastır. Bize düşen bu fâni dünyanın geçici malına, mülküne, makamına, mevkisine, keyfine, zevkine aldanmayıp Allah’a iyi kul olmaya çalışmaktır.
Hasan-ı Basrî  (rah. a) şöyle demiştir: Kalplerin bozulması (dünyanın cazibesine aldanmak) altı şeydendir:
1. Tevbe ederim ümidiyle günah işlemek.
2. İlim tahsil ettiği halde amel etmemek.
3. Amel ettiği halde ihlâstan uzak  olmak.
4. Allahü Teâlânın verdiği rızkı yiyip şükretmemek.
5. Allah’ın yarattıkları arasında paylaştırdığı rızka râzı olmamak.                                                                     
6. Ölüleri defnedip onlardan ibret almamak… (İbn. Hacer el-Askalani, Erdem Yolcusuna Uyarılar, s. 72)


Yüce Allah şöyle buyurur: “Hayır, siz acele geçiveren şu dünyayı çok seviyorsunuz da âhireti bırakıyorsunuz!” (Kıyâme, 75/ 20-21)
Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Dünya sevgisi her çeşit hatalı davranışın başıdır. Bir şeye karşı olan sevgin, seni kör ve sağır yapar.” (Ebû Dâvud, Edeb 125) Her hatânın kaynağı, başlangıç sebebi aşırı dünya sevgisidir. Dünyayı çok severse insan, o dünya sevgisi, hırsı çok hatâlar, kötülükler yapmaya sebep oluyor. Tabii ki dünya sevgisinin de maddi ve manevi çok zararı oluyor.


Rasûlullah (s.a.v.) de: “Bir yakın zamanda milletler sizin (mü’minlerin) aleyhinize birleşecekler.” Bir kişi, ‘Biz o gün sayıca az mıyız?’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.): “Belki siz o gün sayıca çoksunuz. Fakat siz selin üzerinde taşıdığı çer çöpler gibi dağınık olacaksınız (gücünüz az olacaktır). Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” ‘Zaaf da nedir?’ diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu” buyurdu. (Ebû Dâvud, Melâhim 5) Dünya ve ahiret saadeti için iman, ibadet ve güzel ahlak sahibi olarak dünyanın çekici güzelliğine aldanmamak gerekir.


İnsanlar, dünya hayatının cazibesi, çekiciliği ve güzelliği karşısında, kimi zaman nefislerinin isteklerine karşı çıkmayarak, yaratılışlarının nedeni olan asıl görev ve sorumluluklarını unuturlar. Dünyanın kendilerine sunduğu fırsat ve imkânları değerlendirme gayesi ile zevk ve sefa içerisinde bir hayat sürmeye başlayan bazı kimseler, dünya hayatının geçici zevkleri peşinde koşarlarken Allah’tan kendilerine gönderilen ilahi mesajın/Kur’an’nın hükümlerini önemsemez ve görmezden gelirler.


Bazı insanlar, hayatın anlamını, dünya hayatına neden geldiklerini, burada neler yapmaları gerektiğini, bu hayatın sonunda kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğini hiç düşünmez, kulluk görev ve sorumluluklarını Allah Teâlâ’nın kendilerinden istediği ölçüde yerine getirmezler.
Dünya hayatından başka bir şey düşünmeyenler, dünyanın tüm imkânlarından yararlanırlar, dünya hayatında zevkli, keyifli bir hayat yaşarlar. Onların makamları, mevkileri, zenginlikleri, parıltılı, lüks ve şaşalı yaşantıları, mü’minleri aldatmamalı, onların bu yaşantısına imrenmemeli.
Çünkü İslâm’a aykırı yaşantıların geçici ve sonunun perişan olacağını âyetlerden anlıyoruz. “O yaşadıkları zevk-u sefa kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.” (Şuara, 26/207); "Artık kim taşkınlık edip azarsa ve dünya hayatını seçerse, (günah olan, haram olan şeyleri yaparsa) Şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir." (Naziat,79/37-39)


Bu ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi, dünya hayatının geçici cazibesine kapılıp kulluk görevlerimizi ihmal etmemeliyiz.  Çünkü dünyadaki imkânlar bir imtihan gereğidir. İnsan her an ölümle karşı karşıya olduğu halde,  dünyanın imtihan hayatı olduğunu unutup helal ve haramı önemsemeyip zevk ve sefaya dalarsa kendine yazık edenlerden olur.


Mala, servete, zevke, makama, mevkiye, dünya hayatının çekiciliğine,  cazibesine aldanmayıp Allah’a iman ederek, emrettiği şeyleri yapanları cennetle mükâfatlandıracağını Yüce Allah beyan ediyor: “İman edip sâlih amel işleyenler (iyi işler yapanlar), Rabb’lerinin izni ile (ağaçları) altından ırmaklar akan cennetlere konulacaktır. Orada ebedî olarak kalacaklardır.” (İbrahim, 14/23)


Dolayısıyla ne mutlu dünya ve ahiret saadeti için dünya hayatının geçici güzelliklerine, cazibesine  aldanmayıp, iman, ibadet ve güzel ahlaka önem verip kötülüklerden; içki, kumar, zina, taciz, tecavüz, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık, rüşvet gibi haramlardan, günahlardan kaçınarak güzel davranış içerisinde olanlara!