Nitekim 2017 yılında Yenikapı’da yapılan “Fetih Şenliği” muhteşem bir katılımcı desteği ile yapılmış bende ailemle birlikte buna iştirak etmiştim. Fakat siyasetçilerin huyudur; işin ucunda bir parça sıkıntı görse anında verdiği sözlerden cayarlar. Hele hele konu Ayasofya olursa işler değişir. Birdenbire halkın tepkilerine karşı kör, sağır ve dilsiz bir durumla karşı karşıya kalırız.
Bakın bu durumu “Mahzun Ayasofya” isimli şiiri ile Arif Nihat Asya ve güzel dile getirmiş:
Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle,
Fatih'in devrini bir nebzecik olsun söyle!
Beş vakit loşluğunda saf saftık,
Davetin vardı dün ezanlarda,
Seni ey mabedim utansınlar,
Kapayanlar da, açmayanlar da!
Bediüzzaman, Ayasofya’nın bu halini görüp Adnan Menderes’e mektup yazar. Demokrat Parti'nin Ayasofya'yı açmasının elzem olduğunu söyleyerek şu tavsiyelerde bulunur:
“Ezan-ı Muhammedi'nin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, Ayasofya'yı beş yüz sene devam eden kutsi vaziyetine çevirmek serbestisini dindar Demokratlar ilan etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar…” Hatta bu sözünü kuvvetlendirmek için cesaret verici ve düşündürücü bir örneği vermekten kaçınmaz:
“Mesela Ayasofya Camii, ehl-i fazıl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek tük, sofada ve kapıda haylaz çocuklar ve serseri ahlaksızlar bulunup Camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebilerin eğlenceperest seyircileri bulunsa, bir adam o cami içine girip ve o cemaat içine dâhil olsa; eğer güzel bir sada ile, şirin bir tarzda, Kur'an'dan bir aşir okusa, o vakit binler ehl-i hakikatin nazarları ona döner, hüsn-ü teveccühle, manevi bir dua ile o adama bir sevap kazandırırlar. Yalnız haylaz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek tük ecnebilerin hoşuna gitmeyecek”.Bu konuda Necip Fazıl Kısakürek de çok değerli yazılar yazmış devrin yöneticilerini gayrete getirmeye çalışmıştır. 1965 yılında Milli Türk Talebe Birliği'nde düzenlenen konferansta şunları söyler:
“Âlemde cüceleşmiş devlerin, eski rollerini takınmasından daha çirkin bir tablo yoktur. Bizi bu hale getiren, annemizin cennet kokulu başörtüsünü sarhoş kusmuğuna bez diye kullanan, milli kültürümüzü çöplüğe ve milli iktisadımızı kumarhaneye çeviren, zekâmızı maymunlaştıran ve kalbimizi kanserleştiren, tarihi 129 yıllık olan bir cereyanın kendi öz evimizde, yüzümüze kapadığı oda, ruh ve mukaddesat odamız… Ayasofya budur.Ayasofya, muayyen bir idare ve zihniyetin getirdiği, ruhi, ahlaki, içtimai, iktisadi, idari, siyasi felaketler eliyle Batı dünyasına takdim edilen hediye kutusu üzerindeki fiyonglu kurdeledir. Topyekûn şahsiyetlerini düşmana teslim edici böyle hediyeleri veren milletler, hediyeyi alanlar nazarında hakir ve zelildir. Ayasofya'yı kapalı tutmak, Allah'a sövmeye, Kur'an'a tükürmeye, Türk tarihini kabire atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya eşdeğer bir suçtur.
Devamı nasipse yarın