Gençler, bugün mü, yarın mı, bilemem! Fakat Ayasofya açılacak. Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler. Ayasofya açılacak. Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak. Öylesine açılacak ki, bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve her şey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak.
Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeye yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akanını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak. Ayasofya’yı artık önüne geçilmez bu sel açacak. Bekleyin gençler… Biraz daha rahmet yağsın… Sel yakındır”.
Daha ne söylenebilir ki! İşin üzücü olan tarafı ise şudur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Batı ile ilişkilerimiz hiçbir dönemde bu kadar çatışma halinde olmadı. Batılıların küstahlıkları şu yaşadığımız günlerdeki kadar aşağılayıcı bir şekilde cereyan etmedi. Bakın son birkaç ayda meydana gelen olayları saysam ne derece haklı olduğumu anlayabilirsiniz.
1. ABD, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederek savaş kışkırtıcılığına başladı. Gazze’de 60’dan fazla silahsız sivil İsrail askerleri tarafından katledildi.
2. Yine ABD, İran ile yaptığı nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak bozdu. Maksadı bölgeyi karıştırıp katliamlarına devam etmek.
3. ABD ve Batı ülkeleri PKK’ya 5000’den fazla TIR ile silah verdi. Amaç Türkiye’ye darbe vurmak. Afrin’de iyi bir sopa yediler, ABD askerleri arkasına bakmadan kaçtı. Şimdi Fransa ile beraber çekileceklerine dair söz verdikleri Menbiç’tefitne kazanı kaynatıyor.
4. FETÖ örgütüne her türlü destek veriliyor. Batı ülkeleri Feto mensuplarının sığınağı olmuş durumda. Yunanistan bütün anlaşmaları çiğneyerek Feto’cu askerleri iade etmiyor tersine sığınma sağlıyor. Yunanistan ve Almanya müttefik ilişkileri ve anlaşmaların aleyhine olarak darbeye karışan ve askeri araçlarla firar eden generaller dahil yüzden fazla askeri iade etmedi. Yetmedi Ege’de kayalıklar üzerinden çatışma çıkarmaya çalışıyor.
5. Kıbrıs’ın statüsü belirlenmeden kaçak ruhsatlar verip İsrail doğal gazını Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgeden geçirmeye çalışıyorlar.
6. Dolar kurunu yükselterek Türkiye’de yeni bir ekonomik kriz çıkarmaya çalışıyorlar. Kredi derecelendirme kuruluşları hayasızca % 7.4 büyüyen Türkiye’nin notunu düşürüyor.
7. İncirlikte bulunan askeri üs, darbe karargahı olarak kullanıldığı yetmiyormuş gibi istihbarat paylaşımları da verilmiyor.
Bu maddeler saymakla bitmez. Hangi birisini yazacaksın ki. Peki, bu kadar ahlaksızca davranışa karşı yöneticilerimiz ne yapıyor? Evet, İslam ülkelerini toplayıp karar alma mekanizmasını ilk defa çalıştırmaya muvaffak oldular. Lakin yapılan bu çıkış yeterli değildir. Meydanlarda mangalda kül bırakmıyorlar. Lakin etkili bir karşılık vermiş değiller. 
Hükümetimiz ürkek ve çekingen politikalar ile durumu idare etmeye çalışıyor. Hâlbuki “aç canavara karşı sevgi beslemek onu saldırmaya teşvik etmektir”. Ülkemizin onurunu koruyacak, izzetli ve haysiyetli bir politika uygulamasını bekliyoruz. İşte bunu Ayasofya ile sağlayabiliriz.
Gelin görün ki, müthiş bir ürkeklik, çekingenlik ve pısırıklık almış başını gidiyor. Elbette Ayasofya’nın perişan hali halkımızın vicdanında derin yaralar açmaktadır. 1991 yılında Ayasofya’nın köşesindeki “sultan mahfilinin” camiye çevrilmesinden beri tek bir çivi çakılmamıştır. Siyasetin ustalık döneminde karşımıza bu şekilde pısırık olarak çıkmamaları gerekirdi. Biz ancak makale yazarak yapılanları üzülerek takip ettiğimizi söyleyebiliyoruz. Fakat Allah, zerre kadar dahi olsa iyi ve kötü işleri görüyor ve biliyor. Elbette bunun karşılığını da verir. Bu dünyada olmasa ruz-i mahşerde karşılıksız kalmaz.
İnşallah bu yazıdan ders çıkarılır da halkın beklentilerine bir cevap verilir. Eğer bu seçimleri de kazanmak istiyor iseniz halkımızın vicdanından yükselen seslere kulak vermelisiniz, vesselam…