Bir katil, bir kara parçasında, 41 bin kişiyi öldürdü.

İslam âlemi “bir” olamadı, dünya “bir” ses çıkarmadan katliamlara sessiz kaldı, uluslararası sistem felç oldu ve “bir” katili durduramadı.

360 kilometrekarelik bir toprak üzerinde yaşayan üç milyona yakın kişi, tam bir yıldır soykırıma uğruyor.

İşgalci İsrail Başbakanı Netanyahu ve çetesi, geride kalan bir yılda evleri, hastaneleri, okulları, çadır kampları, su kuyularını ve her türlü yapıyı tonlarca ağırlıkta bombalarla hedef aldı.

Gazze bize ayrı ayrı 41 bin şehit verdi.

Saldırıların 11. gününde İsrail, El-Ehli Baptist Hastanesi’ni vurdu. Vefat eden 500 kişiye “Baptist şehitleri” dedik.

Hayatta kalanlara ulaştırılan yardımları bir tuzak olarak kullanan İsrail, un sırası bekleyen sivillere ateş açtı. Onlar “un şehidi” oldu.

Evinden ayrılmak zorunda kalan bir battaniye ile çadır kampa sığınanları bombaladı. Onlar için “çadır şehidi” denildi.

Yardım tırlarını engelleyen, Gazze’de kıtlık çıkmasına sebep olan İsrail, insanları açlıktan öldürdü. Vücudunun tüm kemikleri sayılır hâlde can verenler “açlık şehidi” oldu.

Şifa Hastanesi’ni günlerce kuşatan İsrail soykırım ordusu, yaptığı katliamların ardından bölgedeki herkese psikolojik saldırılar da düzenledi. Şehit edilen sivillerin defnedilmesine günlerce izin vermeyen İsrail, insanlara yakınlarının ölmüş bedenlerini sokak köpeklerinin yemesini izletti. Defnedilen cenazeler, İsrail’e ait iş makineleri tarafından tahrip edildi, buldozerler toprakları altüst ederek naaşları parçaladı. İsrail, ölülere yaptığı işkenceleri, dirilere de izlemeyi zorunlu kılacak kadar ruh hastası bir topluluk.

ABD’nin Gazze’ye yardım ulaştırmak için inşa ettiğini söylediği liman, katliam üssü oldu. Gelen yardım tırlarına gizlenen katil İsrail askerleri, sızma operasyonu ile Nuseyrat’ta katliam gerçekleştirdi.

Geride kalan bir yılda her türlü zulmü, her türlü saldırı çeşidini, her türlü silahı, her türlü bombayı kullansa da İsrail, Gazze’de kazanamadı. Altı Gün Savaşlarında birçok ülkeyi yenen İsrail, bir senede Kassam Tugaylarını yenemedi.

İran’ın başkenti Tahran’da şehit edilen Hamas lideri Heniyye, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta şehit edilen Hamas liderlerinden Salih Aruri ile zafer kazanmak isteyen İsrail, Gazze’de hiçbir lideri hedef alamadı. Heniyye ve Aruri’nin ise İran’da ve İran’ın kontrol ettiği bölgede şehit olmasının, soru işaretleri barındırdığı açık…

Bir senedir Gazze’de yaşananlar sadece uluslararası hukukun, küresel sistemin, evrensel değerlerin değil tüm zihin dünyamızın, bütün duygularımızın da iflası oldu.

Parçalanan bebeklerin, evladı başında ağlayan annelerin, elindeki poşette çocuğunun parçalarını taşıyan babaların fotoğraflarına bakarken; ancak ekim ayının sonuna kadar üzüldük; sonra normalleşti.

Soykırım normalleşir mi hiç?

Eğer zulmün durmasını, zalimlerden isterseniz normalleşir.

Eğer köhnemiş sisteme sadece eleştiride bulunur, bir sistem geliştirmezseniz normalleşir.

Eğer soykırım ordusuna katılan şahısları vatandaşlıktan çıkaramıyorsanız normalleşir.

Eğer durduğunuz yerde sabit kalırsanız, unutursanız normalleşir ve tekrarlanır; tıpkı Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi… Gazze olmasa nasıl da unutmuştuk değil mi Srebrenitsa’yı?..

Şimdi önümüzde bir yol var: her katliamı hatırlayarak zalimlerle kıyamete dek kutuplaşmak.

Şehit lider Heniyye başta olmak üzere İsrail’in saldırılarında can veren tüm Gazzelilere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyor; bir senedir topraklarına tırnaklarıyla tutunan izzetli Gazze halkı önünde saygıyla eğiliyorum.