Türk milleti olarak; güçlünün, akranı da olsa güçsüze karşı orantısız güç uygulamasını yadırgayan, ayıplayan bir milletiz.

Son dönemde ciddi anlamda özellikle sosyal medya üzerinden pompalanan Arap göçmen-sığınmacı karşıtlığı var ki bu durum ciddi anlamda toplumsal olayların zeminini hazırlıyor gibi duruyor.

Dün üç ayrı olayda çocuklar vardı.

İstanbul’da metro içerisinde toka vb. gibi şeyler satan bir çocuğu sırf Suriyeli olduğu için yetişkin biri tartakladı.

Bu çocuğa gücü yeten, insanlıktan nasibini almamış kişiye karşı “pek etkili olmayan” müdahaleler oldu. Ama oldukça da yetersiz olduğu, izlediğimiz görüntülerden görülebiliyordu.

Çocuğun yanında duran kerli ferli adamlar sessiz kalıyordu.

İnsanlık suspus olmuş; çocuğun ağıtları, feryatları arşıâlâya çıkmıştı.

Bir çocuğun feryadına karşı sessiz kalmayı hangi vicdan sahibi kaldırabilirdi ki?

O metrodaki insanlarda “vicdan” tatile çıkmış; ölmüştü!..

Vicdansızlığın hüküm sürdüğü bir dünya oldu bu dünya...

Bir tarafta insanların gözü önünde tartaklanan bir çocuk; diğer taraftan da Gazze de soykırıma uğrayan çocuklar...

Bıraksanız, siyonist İsraillilerle vahşette yarışacak tipler oluşmuş bu ülkede.

Suriyeli olmak suç!..

Savunmasız çocuk olmak suç!..

Suçlu kim?..

Haluk Levent, duyarlı hayırsever birisi olarak biliniyor toplumda.

Olayı eleştiren X paylaşımında “...Ben aslında Suriyelilere karşıyım...’’ diyerek gösteriyor, olaya tepkisini.

Bir çocuğun darbedildiği bir olayda bile Suriyeli karşıtlığını işlemek, zorunlu onlar için.

Suriyeli karşıtlığını her gün bir ‘nefret’ aracı olarak bu topluma pompalayan şer odakları, toplumsal olayları da kışkırtıyorlar.

Haluk Levent gibi toplum önündekiler de “amasız” olarak, bir çocuğun darbedildiği olayı lanetleyemiyor.

Sonra suçlu arıyoruz.

Haluk Levent, suçlu arıyor. Yurtlarını yuvalarını, varlarını yoklarını ülkelerinde bırakıp hayatta kalmak için bu ülkeye sığınanlardan suçlu çıkmaz.

Suriyeli sığınmacılara kapılarını açan hükûmetten de suçlu çıkmaz.

Kimden suçlu çıkar, ben size söyleyeyim:

Buna benzer olayları körüklemek için her fırsatta Suriyeli düşmanlığı pompalayanlardan suçlu çıkar.

Bir olayı bile kınarken “...Ama Suriyelilere karşıyım!..” diyenlerden suçlu çıkar.

*

Gürültü yapmanın bedeli pompalı ile öldürülmek mi?

Gaziantep’te 10 yaşındaki Emir Baki Bayındır’ı oyun “oynarken gürültü yaptığı için” M.T. isimli bir manav, pompalı tüfekle öldürdü.

Sözün bittiği yer; insanlıktan nasibini alamamış bir mahluk daha, bir ‘can’ımızı bizden, ailesinden kopardı.

Biz ne zaman böyle bir toplum olduk?..

*

Diyarbakır’daki kayıp Narin Güran canlı bulunabilecek mi?

Başka bir çocuk, başka bir olay da Diyarbakır’dan. Sekiz yaşındaki Narin Güran kayıp.

Annesinin ima ettiği gibi ağabeyi ve arkadaşları mı, Narin Güran’ın kaybolmasına sebep olanlar ya da kaybolmasını sağlayanlar?

Arka bahçelerinde rahat rahat ot (esrar) içen ağabeyinin bu işin içinde olduğunu iddia edenler var.

Narin kızımızın canlı bulunmasını umuyor ve diliyorum.

Çocuklara el kaldırma cesaretini bulanların elinin kırılacağı caydırıcı cezalar getirilmesini ve bu konuda da başta ailelere yönelik olmak üzere azami farkındalık oluşturulmasını elzem görüyorum.