Türkiye neden hedefte?
Amerikan seçimleri yaklaşırken “İstikrarsız bir Türkiye kimin işine yarar?” sorusuna, doğru cevap vermek gerekiyor.
Her geçen gün yeni gelişmelerle uyuyor ve başka gelişmelerle yeni bir güne başlıyoruz.
Türkiye, uzunca bir süredir büyük bir dezenformasyon saldırısıyla mücadele ediyor. İçeriden ve dışarıdan sosyal medya ve internet medyasının negatif enformasyonuyla yürütülen bir kuşatmayı yarmaya çalışıyoruz.
Pandemi döneminin, depremlerin, ekonomik gelişmelerin, bölgesel riskler ve belirsizliklerin her geçen gün yükselmesi gibi etkenler, kırılganlıkları hâliyle arttırdı.
Türkiye’yi adım adım takip eden ve jeostratejik önemine istinaden bölgesel hesaplarını inşa eden dış mihrakların, ülkemize ilişkin hesaplarının olduğu bilgisi artık bir komplo teorisi değil, gerçeğin ta kendisidir.
Son günlerin yeni senaryosu da malumunuz karanlık ve karamsar bir gelecek anlatısı.
Ülkemizdeki her eleştiri konusunu, doğrusuna eğrisine bakmadan felakete dönüşecek bir konuya getirmenin adı “muhaliflik” oldu.
Söz konusu Türkiye düşmanlığı ve muhaliflik olunca işin uzmanı olmayan kimseler, geleceğe dair uzman kesilmeye başladı.
Unutulmaması gereken en önemli nokta, Türkiye’nin sağlam bir kale olduğudur.
Türkiye kalesini yıkmak kolay değildir. Bugünkü başarısızlık ve kırgınlıklara bakarak karamsar bir gelecek senaryosuyla topluma endişe ve korku aşılamak, basit bir kolaycılıktan öte bir iş değildir.
15 Temmuz’un ardından terörle mücadelede çok önemli gelişmeler yaşandı. Suç ve suçlularla yeni nesil başarılı bir mücadele yürütüldü. Olayların önü ve arkası düşünülerek tartılıp, ölçülüp, biçilerek politikalar belirlendi ve adımlar atıldı.
Bugün geldiğimiz noktada, topluma karamsarlık aşılayanların temel dayanağı yükselen şiddet ve asayiş olayları oluyor. 2023 seçimlerinden bu yana asayiş ve şiddet olaylarının toplumu endişeye sevk eden bir noktaya nasıl geldiğini, güvenlik ve adalet arayışının her geçen yükseldiğini sorgulamak gerekiyor.
Şiddet olaylarında görülen artış, bağımlılık süreçlerinde toplumu endişeye sevk eden paylaşımlar, intiharlar, katliamlar peş peşe sıralandıkça ve kamuoyunu endişelendirdikçe geleceğe dair umutsuzluk da artıyor.
Yapılan operasyonların sayısına bakınca çok huzurlu ve suçlulardan ayrışmış bir toplum yapısı beklerken toplumda suçun ve suçluluğun başını alıp yürüdüğünü tartışıyoruz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine ve AK Parti Genel Merkezi’ndeki değişim haberini paylaşmasıyla kulisler bir anda hareketlendi. Ancak bu değişimin, topluma güven ve huzur veren isimler etrafında olmamasının artık büyük riskleri var.
Bir taraftan çözüm süreci beklentisi de yükseltilirken, geçmiş tecrübede terör ve iş birlikçilerinin şımarıklıkları da akıllardayken huzur ve güven mutlaka teminat altına doğru isimlerle alınmalıdır.
“Türkiye neden hedef ülke?” sorusu, önemli bir sorudur. Ancak dışarıdan hedef olabilmesi için içerinden yıpranması, yozlaşması ve kaynaması beklenmektedir. Türkiye hedef olabilir ama bizlere düşen, ülkemizi ve devletimizi hedef kılacak adımlardan uzak durmaktır.