Türkiye’yi ağlatan türkünün hikâyesi ve Gelin Kayası efsanesi, güzel yurdumda daha başka neler olmuş, dedirtti bana. Anadolu’da yaşanan kıssalardan sonra çıkarılacak o kadar ders var ki!.. Z kuşağı dediğimiz nesil bu dersleri ne kadar anlar bilemiyoruz. Güzel bir söz, hoş bir anı, büyüklerden gelen basit bir not ve yörenin ileri gelenlerinin edaları gençlerimizi çok etkilemiyor gibi.

YÜREK YAKAN SARIKIZ EFSANESİ

Sarıkız, Çanakkale iline bağlı Ayvacık’ın bir köyünde ailesi ile yaşarken küçük yaşta annesi vefat eder. Babası, Sarıkız’a, “Biliyorsun, anneni çok severdim. Burada çok hatırası var, anneni unutmam zor oluyor; buradan göçelim." der ve Kaz Dağlarının eteğindeki Güre köyünün yakınlarında bulunan Kavurmacılar köyüne gelerek yerleşirler. Burada çobanlık yaparak geçimlerini temin ederler. Köyde çok sevilirler. Köyün yaşlıları, gençleri Sarıkız’ın babasına akıl danışır. Köylüler onun ermiş olduğunu düşünürler. Aradan yıllar geçer. Sarıkız büyür, güzel bir kız olur. Babası da yaşlanır. Aklında hep hacca gitme fikri vardır. Hacca gidebilmek için namazında niyazında sürekli Allah’a yalvarır. Sarıkız babasının bu isteğini yerine getirmesi için onu teşvik eder. Babasına, artık büyüdüğünü kendisine bakabileceğini, daha fazla yaşlanmadan hacca gitmesi gerektiğini söyler. Babası kızını komşusuna emanet eder, hacca gider. O zamanlar hacca gitmek şimdiki gibi değil; belki altı ay belki de daha fazla, yayan gidiliyor.

SARIKIZ’A İFTİRA ATTILAR
 

Babası hacca gittikten sonra köyün delikanlıları, Sarıkız’a talip olurlar. Sarıkız hiçbirine yüz vermez. Onlar da dedikodu yayarak Sarıkız’a iftira ederler. Baba hacdan dönünce kimse yüzüne bakmaz, selamını almaz. Sarıkız’ı emanet ettiği komşusuna bunun sebebini sorduğunda, Sarıkız’ın kötü yola düştüğünü söyler. Baba günlerce düşünür. Âdet olan hac hayrını da yapamaz. Köyde yaşayabilmesi için namusunu temizlemesi gerekmektedir. Fakat çok sevdiği kızını öldürmeye kıyamaz. Yanına aldığı birkaç kazla birlikte kızını, Kaz Dağı’nın zirvesine götürüp oraya bırakır. Orada yabani hayvanlara yem olacağını düşünür.

SARIKIZ ÖLSÜN DİYE BEKLERKEN…

Aradan yıllar geçer. Bayramiç tarafından gelen yolcuların dağda yollarını kaybettiklerinde, darda kaldıklarında kendilerine sarı bir kızın yol gösterdiğini, yardım ettiğini söylerler. Kazlarının olduğunu hatta bunların bir gün Bayramiç ovasına inerek çiftçilerin mahsulüne zarar verdiğini, köylülerin bu durumu Sarıkız’a söylemeleri üzerine Sarıkız’ın da eteğine doldurduğu taşları saçarak bir avlu oluşturduğunu, kazların da artık aşağılara inmediğini söylerler. “Kaz avlusu” diye anılan bu alanın duvar kalıntıları günümüzde bile gözükmektedir.

SARIKIZ ERMİŞTİR

Bu hikâyeleri dinleyen baba, bunun Sarıkız olabileceğini düşünür. Dağın yolunu tutar, zirveye vardığında duvarlarla çevrili kazların bulunduğu bir alanla karşılaşır. Kızını bugün “Sarıkız Tepesi” diye anılan yerde bulur. Sarıkız, babasını gördüğüne sevinir, ona saygı gösterir, hürmet eder. Babası namaz kılmak için abdest almak ister. Sarıkız, abdest alması için babasının eline su döker. Babası suyun tuzlu olduğunu söyler. Sarıkız aceleden yanlışlıkla denizden aldığını söyler ve testisini vadilere doğru uzatır. Yeni doldurduğu suyu babasının eline döker. Babası buz gibi tatlı suyu tadınca kızının erdiğini anlar. O sırada kara bir bulut gökyüzünü kaplar, Sarıkız kaybolur. Babası, kızının erdiğine, sırrının açığa çıkması nedeniyle de kaybolduğuna kanaat getirir. Kızına iftira edildiğini anlar ve köylülere beddua eder. Bugün Kavurmacılar köyünde, yaşayan kimse kalmamış; muhtar da köy mührünü, yaşayan kimse kalmadığı için kaymakamlığa teslim etmiş ve köyün adı kütükten silinmiştir. Sarıkız’ın babası üzüntü ile tepelerde dolaşırken bugün “Baba Tepe” denilen yerde ölür. Yöre halkı Sarıkız’a ve babasına, dağın yassı taşlarını üst üste koyarak mezar yaparlar. Sarıkız’ın mezarının olduğu tepeye “Sarıkız Tepe”, babasının bulunduğu tepeye de “Baba Tepe” derler.

Yöre halkı her yıl ağustos ayında Sarıkız’ı ve babasını anmak için buralara çıkar...

Yeniden görüşmek üzere…