Henüz çocukken etrafımızdaki insanların ağız hareketlerine dikkat ederek, ses çıkarmayı öğrenmek midir konuşmak ?

Çıkardığımız sesleri düzenli ve manalarıyla bilerek dile getirmek midir  ?

İlle de benim de bir fikrim var algısıyla, algıladığını hissettirmek, yanıt vermek midir?

Konuşmak yeti... Tamam da nasıl konuşmak, konuşabilmek, bu yetiyi yetilikten çıkarıp belaya çeviren de dil, kelamı dile getirip savaş bitirende.

O halde aslında ve özünde insana atfedilmiş en güzel özelliklerden birisi olmasına rağmen, en ağır yükü olandır konuşmak.

Herkes konuşur ama çoğu insan konuşamaz.

Herkesin dili vardır, ama çoğu insanın dili de, hatırı da yoktur. Hatırı bırakan da dil, silip atanda...

KENDİNİZİ HİÇ TARTTINIZ MI ? KONUŞMADAN EVVEL KAÇ SANİYE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ ? 

YA DA DÜŞÜNÜR MÜSÜNÜZ ?

Akıla geldiği gibi, dilden gidiveren cümleler, keşkeleri barındırır içinde.

Tartarak konuşmak, sinsilik, adamına göre muamele demek değildir. Nezaket adına düşünmek, insandır diyerek hoş görmek, ama asla üç adım sonrası için egosal
şeytansı planlar yapmak anlamına gelmez.  

Bazı kelimelerin içeriği boşluktan ve kavram kargaşasından, zıddıyla doldurulabiliyor.

Tartarak konuşmak, iyi niyet adına, güzellik adına ya konuşup ya susmak anlamındayken, tartmak üç adım sonrayı düşünüp, menfaate yönelik konuşmak olarak
algılanyor.

Yaşınız kaç bilmem ama bu yaşa kadar konuştunuz, konuştum ve konuştuk.

Kaçı hakkı ifade etmek içindi? Kaçı insanlık adına ? Kaçı yardım etmek, kaçı insanlık adınaydı ? 

Aslında bu değerler için yapabilecekken kaç yerde yapmamız gereken konuşmayı kestik ve sadece sustuk ?

Toplum olarak önce konuşmayı öğrenmemiz gerekiyor. BİR KADINLA, BİR ÇOCUKLA, BİR YAŞLIYLA, BİR ERKEKLE konuşmak... Herkes konuşur ama herkes konuşma
yetisini başaramaz. Yeti ve yetenek olarak konuşmak önce düşünüp, tartıp sonra dile getirmek madem. En büyük kilidi kendi bedenimizde, ağzımızdaki dile takmalıyız.
Adınızı bilmem neci koyup, ön yargı gözlüklerinizi takarak yaptığınız konuşmalar, etrafınızı iki renk görmekten öteye gitmez. Kayıptır bu hem size hem etrafınızdakilere, hem de kelama verilmiş bir kayıp.

Hakkını vererek yaşamak lazım çoğu zaman, yaşamdım demek istersek. Konuştum demek isterseniz, konuşmanın da hakkını vermek lazım. Uslubuyla, dürüstçe, olduğu gibi, hak olan neyse onu dile getirmek. Sizin hoşunuza giden cümleler olmayabilir bazen doğru kelam. Bundan gocunmamak, ordan kendini yoğurmak ki güzel olana gidebilmek lazım.

Söz lazım, güzeli anlatan. Söz lazım, hakkı dile getiren korkusuzca. Ve adam lazım konuşan değil, konuşabilen... 

Söz vardır, iş bitirir, söz vardır baş yitirir.