İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylar, huzuruyla dünyamızı kuşatmış ve birbirimize olan tahammül sınırlarımızı da genişletmiştir. Kin ve nefretle birbirine bakan insanların kalplerini yumuşatmış, iletişim yolunun açılmasına da vesile olmuştur. İnsanlar iman ettikleri peygamberin “Oruç tutmaya başladınız mı, oruçlu olan kimse kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın! Biri ona söverse yahut bağırıp çağırırsa, sadece, ‘Ben oruçluyum!’ desin. Ve sevabını Allah’tan beklesin.”sözünü düstur edinip bu ayda kavgadan ve gürültüden uzak durmaya niyetlendirmiştir. İslam’ın temel prensiplerini göz önünde bulunduracak olursak bu huzur ortamının on iki aya yayılmış olduğunu göreceğiz. Kendi tembelliğimiz ve fazilet bakımından bu üç ayın diğer aylardan daha üstün olduğunu temel aldığımız için kendimizi sadece bu aylara endeksliyoruz. Ve bütün enerjimizi bu aylara topluyor ve bu aylarda bitiriyoruz. Kılık kıyafetimizden hâl ve hareketimize kadar kendimize çeki düzen veriyor ve bu ayın manevi atmosferine hazırlıyoruz. Tartışmıyor, kızmıyor, kavga etmiyoruz. Ataerkil toplum yapısında görülen tipik bir erkek örneğini ele alalım. Çalışan ve evin reisi konumundaki erkek, normal şartlarda eve gelir, kumandayı alır ve ev ahalisine selam dahi vermeden televizyon başına geçer. İstediği programları izler ve sonra da yatar. Hanımını sormaz, çocuklarıyla ilgilenmez ve evin ortamından bihaber yaşar durur. Ve ömrünü de böyle tüketir durur. Recep, Şaban ve özellikle Ramazan ayında ise bu durum tam tersinedir. Aile içi birliktelik ve beraberlik söz konusudur. Beraber kalkılır, iş yapılır ve ortak anları olur. Ayın manevi atmosferine uygun olarak aileler buluşur, bir araya gelinir ve birlikte vakit geçirilir. Aile olmanın farkına varılır ve birbirleriyle iletişim halinde olunur. İşten gelip doğrudan televizyon başına çekilen bir aile reisi gider yerine ailesiyle, dostlarıyla, akrabalarıyla iletişim halinde olan bir birey gelir. Üç aylarımız, toplumsal açıdan da insanların birbiriyle iletişim sorunlarının giderilmesine vesile olur. Doğu ve güneydoğuda yer alan birçok kan davası bu ayların yüzü suyu hürmetine bitirilir ve çözüme kavuşturulur. Birçok dava bu aylara bırakılır ve çözüm için beklenir. Adeta bu ay sadece mideye değil, her türlü kötülüğe karşı tutulmuş bir oruç vazifesini üstlenmiş olur. Kötülüğe ket vurduğumuz, kendimizi, ailemizi ve sevdiklerimizi her türlü kötülükten koruduğumuz bu mübarek ayların bitmesi ile birlikte eski halimize dönüveriyoruz. İletişim kurduğumuz akrabalarımızı, dostlarımızı, komşularımızı unutmaya başlıyor, işten eve evden işe giden monoton bir hayatın parçası olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Gün içerisinde daha sinirli, daha saldırgan ve huzursuz oluyoruz. En ufak bir konuyu tartışıyor, tartışmaları da kavgaya dönüştürüyoruz. Bu iletişim ayını diğer aylarda da sürdürebilmemiz gerekiyor. Hayatımızda yer alan kişilerle kuracağımız ilişkiler daha sağlam ve düzgün olmalı, birbirimize karşı tahammül sınırlarımızı genişletip kavgadan, gürültüden ve çatışmadan uzak durmalıyız. Sorunlar karşısında daha yapıcı ve olumlu bir tavır sergilemeliyiz. Ailemiz ile olan ilişkilerimiz sadece bir yemekten ibaret olmamalıdır.
--- Teşekkür: Geçtiğimiz hafta içi İstanbul’a gitmiştim. Beni orada yalnız bırakmayan kıymetli arkadaşlarıma ve gazetemizi ziyaret ettiğimde sıcak ilgi ve samimiyetlerinden dolayı ayrıntılı haber ekibine çok teşekkür ederim.