İki gün önce Bolu’da Grand Kartal Otel’deki yangınla ve sebep olduğu can kayıpları ile derin bir üzüntü yaşadık.

Los Angeles’ta bir şehir, bir eyalet yandı.

Koskoca bir şehir yandı, 28 kişi hayatını kaybetti.

Kendi içinde Los Angeles yangınını da çok eleştirip üzerinde yorumlar yapabiliriz. Nitekim yaptık da bunları.

Ama Bolu’daki Grand Kartal Otel’in yangınında 76 kişinin hayatını kaybetmesini aklım havsalam almıyor.

Olaya baktığımız zaman ihmaller silsilesi şeklinde sıralanan bir ihmal, suistimal ve menfaat zincirini görüyoruz.

‘Denetim yetkisi kimde?’ tartışması elbette yapılacaktır. Ancak CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın hemen Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı hedef göstermesi de suçlu psikolojisinin başka bir tezahürüdür.

Öncelikle Bakanlığın evrak üzerinde denetim yaptığını bilmek gerekiyor. Ayrıca Bakanlığın bir itfaiye teşkilatı da yok ki yangın denetimini yapsın.

Üstelik yakın zaman önce otel ruhsat almak için belediyeye başvuruyor ve 7 eksik tespit ediliyor. Bu başvuru evrak kayıt sistemine girdiği için de silemiyorlar ve bunun üzerine başvuru geri çekiliyor.

Demek ki otelin başvurusu alınırken Bolu Belediyesi “Yetki bizde değildir.” demiyor. Zira zaten yetki belediyede.

İşin daha büyük garabeti ise otele ruhsat vermeyen belediye, otelin içindeki bir restorana ruhsat veriyor.

Belgenin altında imzası bulunan kişi oldukça liyakatli (!); Bolu Belediye Başkanı’nın dayısının oğlu Sedat Gülener.

Artık Sedat Gülener’in hangi motivasyonla o ruhsata imza attığını bilmiyoruz.

Düşünebiliyor musunuz?

Otelin yangın alarmı çalışmıyor.

Otelin bir anons sitemi yok.

Otelde yangın anında devreye girecek bir yağmurlama sistemi yok.

Otelin yangın merdivenleri otelin içinde ve kullanılamıyor.

Bakıldığı zaman yangın ve felakete davetiye çıkaran bir tesis var karşımızda.

Grand Kartal oteli o bölgedeki en cimri işletmeciler tarafından işletiliyor.

Üç kuruş daha fazla kazanabilmek için 300 kişi kapasiteli otelde ölüme davetiye çıkarılıyor.

Ara tatilde ailelerin çocukları ile güzel bir tatil geçirme hayaliyle gittikleri otel, mezarları oluyor.

Biraz vicdan sahibi bir işletme, -ki gecelik konaklama için hiç de az bir ücret almıyorlar, 30 bin gibi bir rakamdan bahsediliyor; bu da oldukça yüksek bir rakam- sorumluluk sahibi olarak hareket eder ve tüm önlemleri alır.

Grand Kartal Otel olayında bir kez daha görüyoruz ki para hırsı her şeyin önüne geçmiş.

İşletme uyması gereken kurallara uymamış.

Belediye yetkilileri ehil kişilerden oluşmamış ve başka motivasyonlarla ruhsat vermiş.

Yangına anında müdahale edilmemiş.

Aslında orada yanan, bir “otel” değil “insanlık”.

İnsanlıktan nasibini almamış bir işletme.

İnsanlıktan nasibini almamış belediye yetkilileri.

Yazık!..

Acımız çok büyük, biz de komşularımızı ve tanıdıklarımızı kaybettik.

Tanıdığımızın olmasına da gerek yok.

Başımız sağ olsun.

Aile yakınlarına sabırlar diliyorum.

Elbette biz de üzüldük. Ama onların acıları ömür boyu sürecek.

Diliyor ve umuyorum ki bu son aymazlığımız olur.