29. Mücâdele duygusu: Akıllı bir âile yönetimi, mahrûmiyeti nimete dönüştürmeyi bilir. Evet, mahrûmiyet nimettir. Çünkü o ailede bulunan bireyler, özellikle de çocuklar hayatın acı, keder ve sıkıntılarına karşı mücâdele etmeyi bu sâyede öğrenirler. İyi bir ana-baba, çocuğuna hiç sıkıntı tattırmayan ana-baba değildir; aksine çocuğuna hayatta karşılaşabileceği zorluklara karşı direnmeyi, yani sabrı ve mücâdeleyi öğretendir.
30. Mutluluk duygusu: Aile mutluluk ocağı olmalıdır. Eşler birbirlerine verdikleri değer, sevgi ve saygıyla mutluluğun ağacını dikmeli, çocuklar da bu mutluluğun meyveleri olmalıdır. Çocukların varlıkları, sağlıkları, başarıları, bu meyvenin çekirdeğinin tekrar fidana dönüşmesi anlamına gelir.
31. Ahlâkî davranış ve adâlet duygusu: Ahlâkî davranış kurallarını çiğneyen bir âilenin, değil mutlu bir âile olması, varlığını sürdürmesi dahi mümkün değildir. Ahlâkî davranışın kaynağı insanlık tarihi boyunca din olmuştur. Çünkü yalnızca din, bir vicdan oluşturur; ideolojilerin vicdan oluşturduğu görülmemiştir. İslâm’ı en geniş anlamıyla insanlığın değişmez değerler bütününe verilen ad olarak tanımlarsak, ahlâkî davranışı oda şu değerlerin kendisi olarak algılamamız gerekecektir. Ahlâkî davranış imandan ayrı düşünülemez.
32. Saf ve temiz bir iman: Allah demek anlam demektir. Allah’sız bir hayat anlamsız bir hayattır. Hayatına bir anlam katamayan bireyin, aile oluşturmak gibi sorumluluk gerektiren bir yükün altına girmesi, dahası bu yükü sonuna kadar götürmesi çok zordur. Allah’a iman, tevhid inancının birinci basamağıdır. Tevhid inancı, var olan hiçbir şeyin Allah’tan bağımsız olmadığına inanmaktır. İşte, ailede bu imanın yerleşebilmesi ailenin temeli olan ana-babanın böylesine bir inancı ailede hâkim kılmaları ile mümkündür.
Sonuç olarak; Ailede ortak değerler her şeyden önce temel bir güven ve hoş görü üzerine kurulmalıdır. Sağlıklı ailelerde bu ortak değerlerin içerisinde; muhabbet, merhamet, özür dilemeyi bilme, pişmanlık duyma ve bunu karşı tarafa bildirme, bağışlama gibi davranışlar temel ilke olarak benimsenmelidir. Eşlerin evliliklerini muhafaza etmek için birbirlerine karşı saygı, sevgi ve dürüstlükle davranmaları gerekmektedir. Bu şekilde birbirine davranan eşlerin yuvalarının temeli sağlam olacak aynı zamanda İslam dinindeki kuralları da uygulayarak evliliklerinin daha sağlam kurulmasını sağlayacaklardır.
Son yıllarda film ve dizilerde evlilik dışı ilişkiler, (filört) nikâhsız birliktelikler normalmiş gibi gösterilerek, bu tür gayr-i ahlâkî ilişkiler toplumda özendirilmektedir. Genç yaşta bekâr insanların çokluğu, düzen ve çevrenin haramları süsleyip kolaylaştırması ile birleşince, çeşitli ahlâksızlıkların yayılmasına, maddî ve mânevî nice hastalıkların, sorunların artmasına yol açıyor. Günnümüzde bazı insanlar Allah’ın kendilerine helâl kıldığı nikâhı terk ederek, gayr-i meşrû ilişkilere yönelmektedirler. Bu yüzden toplumu-muzda zina, fuhuş ve sapık ilişkiler alabildiğine yayılmış bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı bu tür sapık ilişkilere karşı uyarmak gerekmektedir. Ailede çocuklarımıza verilecek güzel ahlak eğitiminde anne ve babaya büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yaratılışımızın gayesini “Allah’a kulluk” (Zariyat, 51/56) olduğunu bildiren yüce Allah, insanı İman’a, Salih amellerle her türlü kötülüklerden arınmaya, temiz toplumun yapısını oluşturan ahlâki niteliklere sahip olmaya çağırmaktadır. Dindar insanla, iyi ahlâklı insan aynı fotoğraf içerisinde yer alırsa o zaman dine uygun yaşanmış olur. Güzel ahlâk, doğru davranış insanı nitelikli kılar. Dinin kendisinden beklediği güzel davranışları sergileyen kendisine ve toplumuna yararlı olur. Günümüz dünyasında toplumların sosyal yapılarını tehdit eden en büyük tehlike, ahlâki değerlerin yozlaşmasıdır. Doğruluğun, samimiyetin, hayâ ve edebin, şefkat ve merhametin, ülfet ve muhabbetin saygının, sevginin ve hoşgörü’nün giderek azalması, buna karşılık, yalan, iftira, arsızlık, saygısızlık, içki, uyuşturucu, kumar, zina, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık, şiddet, kin, nefret vb. her türlü kötülüklerin hızla artması ahlâki çöküşün en önemli göstergesidir. Fert ve toplumların ruhen ve bedenen sağlıklı yetişmelerinde din ve ahlâk eğitiminin önemi çok büyüktür. Bu nedenle, ailelere, eğitim kurumlarına ve sorumluluk taşıyan herkese büyük vazifeler düşmektedir. Bu vazifelerin başında da sorumlu olduğumuz çocuklarımızı ve yakınlarımızı, her türlü gayri İslami ve gayri ahlaki ortamlardan uzak tutmak gelmektedir. Özellikle çocuklarımızın arkadaş çevresinin ve etkileşim ortamları dikkatle izlenmelidir. Dolayısıyla mü’minler, dünya ve ahret saadeti için İslam’ın inanç esaslarına, ibadet ilkelerine, ahlak kurallarına uymak zorundadır!