Beşeri boyutta yaşadığımız bu dünya hayatında bütün canlı diye tabir ederek devranı içerisine aldığımız bu sistem içerisinde, bizden çoklar ve kötü karakterli yaratıklarda mevcut.
Kibir ve çok bilmişliğin sonunun nereye varacağı artık her akıl sahibi bireyin bildiği bir şeydir. İnsan da diğer yaratılmış canlılarla birlikte bir kulluk vazifesi içerisinde yer almaktadır. Nasıl ki insanları kendisine kul olsun diye yaratan Allah (cc) cinleri de yaratmıştır.
Müslümanın var olduğuna inanması gerektiği, ancak görmekte zorluk çektiğimiz varlıklardan biri de cinlerdir. İnsanı topraktan, meleği nurdan yaratan Allah, cinleri de dumansız saf ateşten yaratmıştır.
Biz onları göremeyiz ancak onların bizi gördüğü muhakkaktır. Her türlü iş gelir ellerinden. En zor iş ve görevleri yapmakla muktedirdirler. Hz Süleyman (as) onları bina ustası ve dalgıç olarak kullandığı da olmuştur.
Cinlerin de müslüman olanları kafir olanları da vardır. Cinlerin kafirlerine şeytan denir. Müslümanın ilk insandan süre gelen düşmanlık besleyen tek canlıdır şeytan. Yüzyıllar, belki binlerce, yıl zamanın önemi yok aslında. Ötelerden beri yaratıcısına karşı durup insanlığı yoldan çıkarma yeminini eden şeytan hala aynı çizgiden müminlere bizden sonrakilere de aynı bilinçle devam edecektir.
Kıyamete kadar süren bu amansız savaş bazen Müslümanlar galip gelmekte bazen de şeytan galip gelmekte. Çağa ayak uydurma, geçmişin tozunu temizleyip ihya etmek yerine toprak atıp gömme niyeti insandan daha bilgili şeytan karşısında elimizi boş, kendimizi savunmasız bırakmış bulunmaktayız.
İnsanlık için gerçek bir düşman olan şeytanın zararlı bir varlık olduğu insanı her an, her saniye yanlış yapmaya itmekte, yoldan çıkarmak için tüm gayretini sarf etmektedir.
Peki müslüman böylesine çetin ceviz bir apaçık düşman karşısında ne yapmakta?
Bazen hiç, bazen onun oyunları alet olmaktan kendini alamıyor. Hatta öyle bir anlar oluyor ki, insan şeytanın görevini üstlenmişçesine kötülüğün, hayasızlığın, kendine, çevresine, diğer hayatlara zarar verecek türden hale gelmektedir.
Son zamanlar bilinçsiz bir toplumun peyda gösterdiği aşikar. Eğitimin beşeri anlamda önemli olduğu gibi ilimde tahsil edilmesi manevi boyutta da katkısı pek ziyadesiyle mevcuttur.
Apaçık düşman olan şeytanın karşısında boş bir zihin ile mücadele etmek şöyle dursun; bireyin onun karşısında durmaktan safında yer almasını sağlamaktadır.
Hiç olmasa bile Müminin günde yüzlerce kez telaffuz ettiği ancak manasından uzaklaştığı şu mübarek kelamda mevcuttur: Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım.